.

.

31 Ekim 2010 Pazar

Beyaz Güvercinim...


Keçeyi boyutlandırarak yaptığım bir kuş broş...
Zaman zaman kan akıtmayı seviyor olacağım ki geçen yıl yapıp 2 kere takamadan kaybettiğim ve hevesimi alamadığım için de kafama taktığım broşumu nihayet yeniledim. Tabii parmak uçlarım kesik içinde kaldı yine... Off bu maket bıçağı kesiği ne kötü bir şey ne kanı duruyor ne acısı bitiyor. Kaybetmem inşallah bunu da:))

22 Ekim 2010 Cuma

Magic Box



Burada  bol çeşidini ve burada da yapım aşamalarını paylaştığım Sihirli Kutular'a devam... Bugüne kadar herhalde 100 tane yapmışımdır.
Aslında sihir falan yok ortada, içinden Aleaddin'in lambası değil ki cin çıksın,3 yaprağı  kumaşla kaplayıp birbiri ile birleştirince kendinden bu şekil oluşuyor sihri bu, biraz sabırla yapımları basit kullanım alanı ise boyutuna göre öyle farklılık yarattı ki ben bile şaştım:)




Temizlik yaparken kullandığımız deterjan kutularını keserek iskelet olarak kullanıyorum ,bu kutular için ideal bir malzeme cünkü eğilip bükülmeyle deforme olmuyor... Evden çıkan atıkları değerlendirme adına seviyorum bu kutuları...

21 Ekim 2010 Perşembe

Küpe Çiçekli Lavanta Keseleri



Lavanta keselerini seviyorum...
Mis gibi  kokmaları,dolap içlerini süslemeleri hoşuma gidiyor...
Kumaş keseler diktim, makinayı açmaya üşendiğim için elle dikiyorum, tül,elyaf,lavanta ve silikon ana malzemem, geçen yaz yazlıkta boş durmayıp kullanım alanları çok olması nedeniyle nasılsa bir yerde kullanırım diye kurdela ile küpe çiçekleri hazırlamıştım. Birazda balkonumdaki yapma çiçeklerden:))) takviye yapınca bu lavanta keseleri çıktı ortaya...

Not: Yukarıdaki resimleri ne güzel çekmişim, elim titrememiş:))



20 Ekim 2010 Çarşamba

Peçete Transfer Çalışmaları-2

Boya badana malzemeleri ile evde şu sıralar ellerim kaşınsa da haşır neşir olamayacağımdan peçetelerimi kumaşa transferler etmeye devam...
Ev bitmedi hoş ama kapının dışına çıkıldı bu kere...


İlk karedeki resim gazeteliğin transferden önceki hali
Uzun zamandır eskidiği ve yıprandığı için değiştirmeyi düşündüğüm kuzenimin hediyesi  gazetelikte peçete transferimden nasibini aldı.Ahşap kısımlarıyla hiç oynamadım,tümünde sadece bozulan yaldızların üzerinden hafifçe geçtim.Hal böyle olunca alt zemini kapatmak için önce peçeteyi çuval kumaşa transfer yaptım ardından çuvalı gazeteliğin üzerine yapıştırdım kenarına da evde bulduğum perde kordonlarını geçtim. Baktım elimde bir püskül kaldı ,püskül ziyan olmasın diye de kutunun altına yapıştırıp, altından sarkındak yaptım.
 Evdekilerden tık yok, yok olunca da beğenildi diye yorumlayıp kapıya astım:))

Peçete Transfer Çalışmaları-1

Eline peçeteyi  normal kullanım alanı için almış da hiç transfer etmeyi deneme cüreti göstermemiş, kurs ve ders yüzü görmediği için de hep elini  bu işlere bulaştırmaktan çekinmiş bir hatun'un eline çok güzel 2 peçete gelirse(biri yedekli) ne yapar?
Kukumav kuşu gibi düşünür ama bunlarla peçete transferi yapması gerektiğini hemen anlar:)) (anlamasıyla da nasıl olacak diye panikler)
Sevgili Küçükgüneş'im(Yetenek-Sizin) bloğunda hani 5 birbiri ile alakasız gibi görünen objelerle etkinlik düzenleyip ne yapılabilir ki bunlarla diye beyinleri zorluyor ya bu kere de bana yaptığı çok güzel bir sürprizle hani bu yukarıda bahsettiğim güzel peçeteleri gönderip beni de bu kervana panikleyeceğimi bilmeden dışarıdan katmış:))
Burada 2 obje var birbiri ile alakasız: ben ve peçeteler...
Büyük sorumluluk binmiş gibi omuzlarıma,ahh şimdi  bu etkinliklere katılan katılımcıların neler hissettiğini daha iyi anlıyorum. Bir dahakine inşallah durumum uygun olursa tereddütsüz ben de varım diyebileceğim.
Evet efendim bu çok değerli hediyelerimi ziyan etme korkusu taşıya taşıya elime önce yedekli peçeteyi alıp kulaktan dolma gözden alma bilgilerle koyuldum işe(Sanırım diğerine uzunca cesaret edemeyeceğim)... Teneke kutuya mı, cam şişeye mi,tahta kutuya mı transferimi gerçekleştirsem diye  evde uygun obje aranırken elime, Bozcaada'dan içinde bal kavanozu ile gelen ve üzerinde kocaman baskı yazılar bulunmasına rağmen atmaya kıyamadığım çuval kesecik geçti.En küçüğünden peçetenin en köşesinden başlamalı işe deyip bir de sağ sol taramaları ile pek bir işe yarar hali kalmamış gibi görünen tutkalı bulup çıkarıp hararetli bir çalışmaya koyuldum. Kesenin üzerindeki yazılar öyle güçlü öyle büyüktü ki trasfer ile kapatılması mümkün değildi.Ben de günlerdir elimden düşürmediğim çuval bezinden bir parça kesip,sonra da peçetelerimden birini ellerim titreyerek kıyıp, itina ile tutkalla transferimi tamamlayıp, bembeyaz bir halde moral bozukluğu ile kurumaya bırakıp zor saatlerin geçmesini bekledim :))Saatler ilerledikce tutkal kurudu ve şeffaflaştı ve de fotoğraflara her ne kadar yansıtamamış olsam da yakından çok güzel görünen ilk transferim SevgiliYetenek-Sizinciğim sayesinde  ve teşekkürlerimle gerçekleşmiş oldu:)))

Bitti mi, bu kadar mı yani? Tabii ki hayır, daha henüz natamam olduğu için paylaşamadığım bir diğer transferim pek yakında yine burada...

18 Ekim 2010 Pazartesi

Baykuş

Net'te baykuşla ilgili araştırmalar yaparken(niyeyse?) bana sevimli gelen  aşağıdaki bilgilere ulaştım...
Alt tarafı Baykuşla ilgili iki pırtık kumaşla,  iki kırtık broş yapacaktın,bunca ansiklopedik bilgiye ne gerek var diye düşünenler olacaktır muhakkak ben de aynen öyle düşündüm :))ama bir yanımda şu baykuşu bazı çevrelerce uğursuz hale getiren nedenleri araştırıp öğrenmek, öyle bilenleri haksız çıkarmak istiyordu ne yalan söyleyeyim:)))

Kukumav kuşu gibi düşünmeyi bırakıp başladım araştırmaya, yedi ceddini araştırdım, yedi sülalesini taradım, ipliğini döktüm pazara:)))

İşte onlardan bazıları:
  •  Baykuş'un Eski Mısır alfabesindeki karşılığı M harfi imiş (M harfinin orta girintisi burnu olsa gerek, bilgece bir düşünce benimkisi:)
  • Baykuş, görüşün,  bilgeliğin ve anlayışın sembolüymüş ki kocaman gözleri ile görüşü, ağacın üstündeki,uzun vakur  tünemesi ile bilgeliği ve anlayışı simgelemesine şaşmadım.
  • Yunan Mitolojisinde,zeka,sanat,strateji, barış ve savaşın tanrıçası olarak bilinen Athena'nın (Roma Mitolajisinde Zeus'un oğlu Minevra'nın) sembolleri,mızrak,zeytin dalı ve baykuşmuş ki mızrak savaşı,zeytin dalı barışı,baykuş ise bilgeliği temsil edermiş.
  • Kızılderili kültüründe, bilge,algı,ayırt etme,hileyi algılama özelliklerinin öğreticisi olarak düşünülürmüş.(Bak sennn)Bazı kabilelerde ise baykuş paradoks ve gizemin,yaşam ve ölümün, dinlenmenin, dişiliğin, karanlığın ve bilinmeyenin öğretmeniymiş (cızzzz bu yüzden bu kabileler dokunamazmış baykuş tüyüne:).
  • Baykuşun kulakları çok iyi duyar gözleri çok iyi görürmüş lakin bilinenin aksine aşırı büyüklükteki gözleri hareket etmezmiş ve boynunu 270 derece çevirerek çevresini kontrol eder ve bir kelebeğin kanat sesini bile çok uzaklardan duyarmış.(vayyy  bir baykuşa görünmeden yaklaşmak için  kalan 90'C lik alanda durmalı)
  • Kuşların içinde mavi rengi gören tek kuş baykuşmuş:))) (Bunu nerden biliyorlar pek anlayamadım:)
  • İngilizcesi Owl muş (ki ingilizler herhalde tek gözü kapalı  anında bu ismi takmışlar yoksa OwO olmalıydı harf şekillerine göre:)) )
  • Bir de Baykuş'un eşine Bayankuş denirmiş (buna çok güldüm:)))) hele bir rastlayayım bir yerde dişi erkek ayırt etmeden çağıracağım bakalım ne diyecek:)
  • Diğer adı Murat Kuşu ve Pusu Kuşuymuş...
  • Ninelerimiz,anneannelerimiz, çocuklar, bir halt işleyip sessiz sessiz otururken görünce ''ne öyle Kukumav kuşu gibi düşünüyorsun yine ne yaptın?'' diye sorarlarmış adama... Kukumav kuşu Baykuş familyasından küçük, minicik bir türü imiş...
  • Bazı insanlar Baykuş'u uğursuz sayarlardı ya bir dam seçip üzerinde uzun konaklayıp ötüşünden dolayı, oysa şiirlere ve efsanelere bile konu olmuş, öylesine sezgiliymiş ve öylesine hassasmış ki, yolculuğu haberdar edermiş kendince ve bu onun bilgeliği, ileri görüşlülüğündenmiş.
  • Son olarak gündüzleri çuvala doldurup,geceleri uyku tutturamayan insanlara da gece kuşu denirmiş ki gece kuşu dendiğinde akla baykuş gelirmiş ve gecekuşu deyimi hemen baykuşu çağrıştırırmış:)))

Hadi bakalım gece kuşları, broşlarımı gördünüz, baykuşla ilgili bilgilerle de donatıldınız şimdi  sütünüzü için yatın artıkkkk:)))

Bir sabah uyandığınızda benim nacizane fotoromanladığım, Nalancığımın seslendirmesini yaptığı buradaki hallerine de bir bakın derim:)))

17 Ekim 2010 Pazar

Düğme Bebek Broşlar...



İstinye Park'ta Pazar yerinin hemen yakınlarında standlarını gördüğüm,her gidişimde ilk uğrak yerlerimden biri olan ve ufakta olsa birşey almadan çıkamadığım bir yer var: Düğme/Sahibi Saadet Üğümü imiş, kendilerinin internette sitelerine rastlamadım ama Istanbul'a yolunuz düştüğünde aşağıdaki adreslerine ulaşıp daha detay bilgi edinebilir, ziyaret edebilir,  kendinize ve sevdiklerinize çok güzel ve naif bebekler edinebilirsiniz. 
  • Teşvikiye mağazası: Osman F Seden sokak No.14/A Teşvikiye /ŞİŞLİTEL: 0212 233 58 33 
  • İstanbul Hilton Oteli içindeki mağaza: Cumhuriyet cad. Harbiye /TaksimTEL: 0212 343 84 70
Ben her gittiğimde aldığım objeleri malesef ki elimde tutamama veya en azından  yerlerine ulaştırmadan önce fotoğraflayamama gafletine düştüğümden o güzel  çeşitli bebekleri burada maalesef paylaşamıyorum.
Ama yaptıklarından esinlenerek hazırladığım bebek broşlarım bunlar efendim, fikriniz olur belki benim çokta iyi olmayan broşlarıma bakıp asıllarını hayal ederek...





16 Ekim 2010 Cumartesi

Kaftanlar

Padişahımmmmm çok yaşşşşşşaaaaa!!!
Kaftanlarınızıııı bana vermişsinizz...
Ammannnnn Kraliçem duyup kızmasın!

Bu kaftanlar şimdilik 4 tane, lakin devamı gelecek çünkü bir giydiğini bir daha giymiyor padişahımmmm, hemen bana gönderiyor:))Ayyy çokkk naziiiikkkkkk:)))))


   (Bu resim pek bir efe olmuş, efeler gibi durmuş kaftanlar, şu fotoğraflama işini düzeltiyor muyum ne?)
(Çıkmayan candan umut kesilmezmiş yaaa neyse:)) )

Kaftanların yapımında kullandığım malzeme bildik her evde tüketilen türden,bizim evde gani gani ve benim temizlik seanslarım yüzünden sonu öyle kolay gelecek türden de değil.

Oturduğum yerin Belediyesi, Pazartesi günleri kapılara özel yaptırdıkları naylon poşetler bırakıyorlar ve bir hafta biriktirdiğimiz naylon,kağıt,plastik,tetrapak,cam gibi atıkları ertesi hafta çöp kamyonları ile gelip alıyorlar, lakin adamlar bizim evin depolanmış çöplerine niye bu kadar hafif diye merak edip bakıyorlarsa (ki genelde fazla birşey veremiyorum konserve şişelerini birşey de kullanırız diye ayırıyorum, maden suyu şişelerinde balık, bebek ve kedi yapıyorum,şişe kapaklarını bir arkadaşıma gönderiyorum vs vs...ev değil=çöp ev yani) kesik plastik şişe saplarını, doğranmış kırpık kapaksız deterjan şişelerin nedenini merak edip duruyorlardır:))
Sihirli kutulardan sonra bu kaftanları da plastik şişeleri keserek oluşturduğum iskeletin üzerini süsleyerek yaptım ve işlevsellik kazandırarak anahtarlık olarak bundan sonraki hayatlarının devamını sağladım...
Mutlu mutlu yeni evlerinin kapılarını açsınlar inşallah:)

13 Ekim 2010 Çarşamba

Afrika Menekşeleri

Vır vır vırrr, dır dır dııır...Yine kendimden şikayetciyim:))Eskiden Tanrı'nın bana en büyük lutfunun sabır olduğuna  ve kendimin Eyup Sultan sabrı ile donatıldığıma inanırdım.Yok, şimdilerde hiç sabrım yok... Oysa yaş ilerledikçe en çok sabra ihtiyac duyuyor insan.
Nisan ayının başlarında her yerde gördüğüm ''Afrika Menekşeleri'' girdi kanıma, renk renk, çeşit çeşit,model model...Elalem neler yapmış hadi sen de ufakta olsa bir şey yap diye koyuldum işe ve Bade'ye bir battaniye öreyim diye bir heves başladım örmeye.Ör, ör ör, yanyana diz, diz,diz, bir bakıyorum bir arpa boyu yol ancak katetmişim.Nisan,Mayıs,Haziran,Temmuz,Ağustos derken öre öre vardık Eylül'e...Ben örerim çocuk büyür, gider gelir ölçer kızamık geçiririm. Sonunda pes ettim, anladım ki benim öreceğim battaniyeyle çocuğun ayakları  bir karış hep açıkta kalır. Sabır kalmamış efendim, sabır tükenmiş bendenizde,test edildi onaylandı.
Peki ne yapacağız ördüğümüz onca menekşeyi atacak mıyız?Söksek olmaz, bir kenarda bıraksak olmaz..Bu kere başladım iki iki birleştirip keseler yapmaya...
İçlerine biraz elyaf biraz lavanta kondu ve menekşe gibi kokmasa da bir dolu lavanta kesesi oldu...

EEE hiç yoktan fena da olmadı, değil mi?

10 Ekim 2010 Pazar

Çocuktan al haberi:))

Kuzenimin(yani kuyu kazan) oğlu Kuzey'le(yani benim zuzum, uyy kurban olurum ben ona, eksik dişlerine,eksik harflerine:)) )pek bir iyi anlaşırız pek bir sevişiriz.Yaramaz ele avuca sığmaz çocukları ve onlarla didişmeyi konuşmayı pek bir severim, uslu duran çocuğu bile durduk yerde kudurturum. Efeendim, geçenlerde oturmuş laflıyorduk keyifli keyifli.. durup durduk yerde ''Fule biliyor musun annem, babama senin için  kokos'' dedi demez mi? başımdan aşağı kaynar sular döküldü, bak sennnnn, kuzene bak yüz karası kuzen!!!Çocuğun yanında konuştuklarına bak!!!
Kan can böyle derse el adamı ne der diye aldı beni bir merak,başladım kurcalamaya''EEE baban ne cevap verdi annen öyle deyince?? diye sordum hemen..başını kaşıya kaşıya düşünüyordu ki kuzen yanımızda bitiverdi.''Anneeee babam ne dedi sen Fule için Kokos deyince'' diye sormaz mı? Pişkin pişkin sırıtarak ''Ayıp çocuğum söylenir mi öyle şeyler'' diye gülerek geçistirdi ...yakalandık tabiii iş üzerindeyken... Hemen muhbir defterimin en başına büyük harflerle yazdım:ZUZU... daha kurcalanacak, sismik araştırma yapılacak, neden dedi,babası ne dedi, başka ne diyorlar kimler için ne konuşuyorlar hepsi ayıklanacak birbir...boşuna dememişler çocuktan al haberi:)

Efendim nerden geldim durup durduk yerde bu konuya... O gün bu gündür ne yapsam, ne üretsem ''Ayy çok mu kokoş oldu bu?'' ''Ayy ben gerçekten kokoş muyum?'' diye düşünüp durmakta ve çözememekteyim:))
Son olarak elime yazlıktaki koltuk kaplamalarından artan bu çuval kumaş geçti, mevsimi geçmiş olsa da seneye kullanmak üzere Sevgili  Yokumdiyor'un burada paylaştığı çuval çantayı çok beğenmiş ve yapabileceklerim listesine almıştım...Aldım elime makası kestim,biçtim,diktim.
Sahiii kokoş mu oldu  şimdi bu çanta??
Ayyy benim gözüme pek bir sade gözüküyor, ve ben pek sevdim,daha ne kadar sade olur ki bir çanta, nerem kokoş benim yaaa!!!

7 Ekim 2010 Perşembe

Yok artık daha neler anne!

Eve çok zorunlu olmadıkça 1 metreden fazla kumaş, 1 çileden fazla yün almam,  almamaya çalışırım çünkü beni tanıyan çok kişi (ki başta annem) o kumaşın cılkını çıkarmadan elimden bırakmayacağımı iyi bilir.. Bu seri üretim zamanlarımda annem gitgel aynı kumaşla bir şeyler yaptığımı gördükçe hep bana ''Biraz arttır da  oldu olacak iç çamaşırı da yap bari'' diye serzenişte bulunur. Bu defa da böyle oldu (hoş tam  iççamaşırı olmadı  ya neyse) İç çamaşırı olmasa da önce kendime bir bluz dikmekle işe başladım. Bluzun dikimi aslen 2 yıl öncesine dayanıyor.. Desenini çok sevdiğim kumaşı nasılsa bir şey yaparım diye  almış strech tül olması nedeniyle 1 yıl kadar hiçbirşey yapamadan beklettikten sonra böyle bir bluze dönüştürmüştüm. İlk heves 1-2 kere giydikten sonra dolapta unutuldu gitti taa ki bugünlere gelene kadar.


Bu süreçte  ne mi oldu? işte asıl olanlar  bu sürecin eseri . Mayıs ortalarında evde zorunlu bir tadilata kalkıştık ve tadilat sırasında evde olan varan kovamız, kova benzeri kabımız kaçağımız inşaata gelen ustalar tarafından harfiyat taşımada, sıva karıştırmada, boya hazırlamada pervasızca kullanıldı ve kova türevi 1 karış derinliği olan kap kaçakların bile geri dönmediğiniı neredeyse inşaatın sonlarına doğru farkedip ustalara isyan edince bana sus payı nalburdan alınan ve gözüme sevimsiz görünen ve değiştirmeye de bir türlü fırsat bulamadığım sinirlerimi her baktığımda zıplatan kova ile başbaşa kaldım. Üstelik bu nadide kova bana günlük temizlikte çok lazım ve kullanmadığım zamanlarda banyoda durmak zorundaydı...Tam bir kaktüs çiçeği gibi gözüme sürekli batan kova aklımın bir köşesinde geçenlerde 10 marifette yayınlanan banyo ile ilgili yazılardan birinde yok artık bu kadarı da fazla diye Nalancığımla yazışırken bu sıkıntım yine depreşti ve ben de ''bu kadar olmasa da kovama kapak dikeceğim'' diye dillendirdim.Elim kumaşı çarşı pazardan almaya varmayınca dolaptaki bluz gözüme ilişti aaa bunun deseni neden olmasın diye düşünüp bluzden arta kalan parçayı arayıp bulmam tabii ki çok zamanımı almadı. Kovaya bir kapak,sürahiye bir kılıf,banyoya bir pamukluk,dolap camlarına kamuflaj perde, 5 litrelik deterjan kabından bir kutu derken oluşan banyo aksesuarları ile bir örnek giyinen bir hatun kişi haline dönüşüvermem de bir oldu:))


Banyodaki kaplama işlemlerini yarıladığımda bluzu de üzerime giyip ev halkını son yenilikleri görmeleri için banyoya davet edince annemin kalp krizi geçirmesine ramak kaldı:))
Bluzu artık giymeyeceğim ve onu da banyo dolap içlerini düzenleme de havlu süsleme gibi işlerde değerlendireceğim ama bunu henüz hane halkı bilmiyor çünkü muzurluk yapıp bunu onlara söylemediğim gibi tam aksini ballandıra ballandıra anlattım:)))
Onlar dehşetle  benim üzerimde bluzle tuvaletin önüne peçete-kolonya tezgahı açıp misafirlerimizi ağırlayacağımız o meçhul günü bekleyip duruyorlar şimdilik:)))

Elimde 1 metreden fazla kumaş var, şu 5 litrelik kutular çok kullanışlı ama içleri öyle çabuk boşalmıyor 1-2 tane daha yapacağım boşaldıkça bir de 2 takım havluya bordür geçmeyi dşünüyorum ama yine de kumaş artacak... Haydi bana yardım edin ben banyo için cılkını çıkarmadan daha daha ve daha neler yapabilirim?