Kısa bir mola verdim.Bu yıla çürüklerle başladım, çürüklerle de devam ediyorum:)) Elimin üzerindeki ay-yıldız'ın yanına bu geçen kısacık süreçte kalçama, dizime,dirseğime ve alnıma da bir morluk ekledim:)) Yok yok, korkmayın onları da fotoğraflayacak değilim:)))
Az sonra yazacaklarımı okurken bir çoğunuz annemin her zaman yaptığı gibi söylenmeye başlayacak:)) ''Eee o kadar yordun kendini, temizlikti falan derken olacağı buydu sonunda''...Ki bir çoğumuzda bunun bize söylendiğini duyuyoruzdur, ama ne duymak ne de durmak elinde değildir bazen insanın... Vıy-vıy-vıy, gıy-gıy-gıy yani benim iç sesimin umarsızlığı ile çoğu zaman... Yaptıklarımızı yapmasak olmayacak mıydı aslında hiçbirimiz de bilmiyoruz sebep-sonuç ilişkisinin nasıl, ne şekilde ve ne zaman kurulacağını? İşte gelecek dediğimiz böyle bir süreç, belirsiz ve sır dolu ve bir an ötemizde...
Gelelim asıl konuya; Uzun yıllar boyu evde yaşlı insanlarla yaşayan biri olarak hep A, B, C planları geliştirdim durdum. Evdeysem hemen şunu yaparım dediğim bir A planım, evde yoksam şöyle davranırım dediğim bir B planım, tüm seçenekler altüst olduğunda cebimde bir de C planım oldu her daim. Bugüne kadar da Allah'a şükür Allahın izniyle tıkır tıkır işledi bu planlarım... Ve bu planlarım ailemdeki bir çok kişi tarafından paranoyak yaklaşımlar olarak değerlendirilse de aile içinde adımı psiko'ya çıkarsa da her daim erken ve ilk yardım müdahalelerin de haklı olmanın sevincini yaşattı bana... Tüm planlarımın odak noktasına hep kendimi koydum ve planlarımda bir cep telefonu kadar uzak yardımcı aktörlerim oldu, acil,ambulans servisleri, hastaneler, doktor isimleri,yakın eczaneler, ilk aranacak akrabalar,arkadaşlar cep telefonuma kayıtlıydı SOS adı altında. Ayrıca evdeki telefon defterinin ilk sayfasında da aynı kayıtlar vardı, aile fertlerinin cep telefonları dışında...Ama bu defa yaşadıklarım bana bazen teorikle pratiğin hiçte örtüşmediğini gösterdi.
Şimdi gelelim bana bunları öğreten duruma: Cuma günü sağ kulağımın altı şişmeye başladı, çenem çıkmış gibi tuhaf bir gerginlik vardı. Sanki yüz felci gibi bir taraftan çekiyordu suratım.. İçten de çok az boğazım ağrıyordu. Yemek yemekte zorlanıyordum ve yemeğe çalıştıkca da şişlik artıyordu. Gece bir ağrı kesici, bir grip ilacı alıp yattım, Cumartesi sabahı İkea ya gidecektik, baktım şişlik artmış kulağımın altında bir tavuk budu büyüklüğüne ulaşmış, İkea falan görecek gözüm yok, vazgeçtim. Sağlık Ocağı kapalı olduğu için 20 yaş dişi herhalde bu diye düşünüp eczaneden antibiyotik, boğaz spreyi, ağrı kesici gibi ilaçlar temin ettim ve ilaçları alıp, işlerimi bitirip öğleden sonra tekrar yattım.Akşamüstü kalktığımda şişlik devam ediyordu ama çok zindeydim halsizlik falan hiç bir şeyden eser yok bende, karnım da açıkmıştı, annemle tost ve çay yaptık, oturma odasına gelip televizyonu açtık. Bir ısırık aldım tosttan baktım olmuyor, yiyemiyorum. Bir yudum çaydan içeyim dedim o da olmadı. Kalkıp su almak, kana kana su içmek istedim, o sırada dudaklarımda ve sol elimin parmaklarında bir uyuşukluk hissettim. Ama bir yudum su içsem geçecek hepsi diye kalkıp mutfağa doğru kimseye bir şey demeden yürümeye başladım. İlk 1-2 adımdan sonra ipleri gevşetilmiş yürümeye çalıştırılan sarhoş bir kukla gibi sendelemeye başladım.Diz kapaklarım ayak bileklerim boşalıyordu.. Bir yandan da Allah Allah ne oluyor bana deyip duruyordum içimden. Duvarlara çarpa çarpa yalpa yapa yapa buzdolabına vardım, sürahiyi aldım suyu doldurdum ama ellerim boş, ellerim titriyor, sürahiyi atarcasına isterse devrilsin bir an önce yeter ki şu kapağı da kapatayım diyerek adeta buzdolabının içine fırlattım. Sonra bir yudum su aldım ve zangır zangır titreyen elimde bardakla tekrar koridora yöneldim. Gözüm karardı, hiç bir eklemim tutmaz oldu boş bir çuval gibi büyük bir gürültüyle yere yığılmışım. Tekrar kendime gelmeye başladığımda annemin sesini duyuyordum. ''Kızım ne oldu sana, korkutma bizi kızım...Allahının aşkına cevap ver'' arada babama talimat veriyor, su getir falan diye, belli ki çok korkmuşlar. Yeniden bayılmak istiyor bedenim, toparlayamıyorum bir türlü kendimi, ambulans çağırın demeye çalışıyorum diyemiyorum. Öyle çaresizler ki ve ben de öyle çaresizim ki... Allah'ım diyorum gücümü toplamalıyım, bir iki hamle yapıyorum pestil gibiyim, mutfağın sonundaki balkonda termosifonun üzerinde acil ambulans numaraları var (neden oradaysa!!!), aklıma da gözümün önüne de nedense bir tek o geliyor bir an önce o numaraya ulaşıp o magneti ellerine verip tekrar bayılacaksam öyle bayılayım hiç olmazsa diye düşünüyorum. Yalpalaya sürüne annemle babamın yardımları ve nereye gitmeye çalışıyorsun diye sorguları arasında balkona ulaşıyorum. termosifonun yan tarafında magnet elimi uzatıyorum almak için ama yine gözüm kararıyor, yaşlı insanlar tutamıyorlar pelte gibi yine yığılıyorum bu kere ilk düştüğümden daha dar bir mekana yarı tezgahın üzerine. Son duyduğum yine annemin sesi... Kısa bir baygınlık bu defa ki... kendime geliyorum yavaş yavaş, daha iyi hissediyorum kendimi bu defa magneti avuçlayıp alıyorum oturma odasına kadar yardımla geliyorum. Üstüm başım sırılsıklam,titriyor bütün vücudum, elimdeki bardak devrildiğinde ıslandığımı sanıyorum ama terdenmiş o. Hemen ambulansı arıyoruz, kafam çok bulanık ama kendimdeyim, şuurum açık... ambulansı beklerken kıyafetimi değiştiriyoruz bu arada ambulans doktoru sürekli arıyor oradayız, buradayız, 20 dakika alır ulaşmamız, nasılsınız, yaşınız, ne oldu, nasıl hissediyorsunuz diye,bu arada kapı çalınıyor Lale geliyor, durumu öğreniyor ve bakıyor ki ben daha iyiyim o sırada tekrar arayan ambulansı iptal ettirip araba ile en yakın hastaneye gidiyoruz. Sonrası belli rutinler, kan tahlilleri,serumlar, iğneler gece 10 gibi eve ancak dönüyoruz. Tüm bunları yaşamamın nedeni ani ateş çıkmasıymış, ne daha önce yaşadım ne de böylesi bir şey gördüm,vücut şoka girmiş, ani susuz kalmış, bayılma kendini kaybetme de ondanmış. Teşhis ağır tonsilofaranjit...Penisilinli ağır bir antibiyotikle şimdi tedavim devam ediyor.
Bütün bunları niye bu kadar detaylı anlattığıma gelince, hepinizin evde küçük çocuğu, annesi, babası var. Yaşlılar da küçük çocuklar gibi, hatta küçük çocuklar bile bazen bizim ve onların düşünemediklerini düşünüyorlar...yaşlı insanlarsa panikleyince hiçbir şey yapamayabiliyorlar, kilitlenebiliyorlar onca tecrübelerine yaşanmışlıklarına rağmen, benim annem şöyle tecrübelidir, babam şöyle detaycıdır falan hikaye oluyor... üstelik annem 3 gündür benden kötü durumda bir şey yapamadım ben diye...Hepimizin ezberleri bozuldu, nasılsa ben varım diyemiyorum mesela ben artık eskisi gibi kendimden emin...Hiç bana bir şey olursayı konuşmamıştık mesela ki bir kaç kere yeltenmiştim o da olabilir diye de susturmuşlardı hep Allah gecinden versin diye diye, şimdi onları yerleştirmeye çalışıyorum A,B, C planlarının yanına...Sizlerde çocuklarınıza yaşlılarınıza her gün olmasa da yılmadan anlatın böylesi bir durumla karşılaştıklarında ne yapmaları gerektiğini, hiç bir şey yapamıyorlarsa komşuyu, güvenliği, blog görevlisini arayabilsinler, pencereyi açıp yardım isteyebilsinler, kilitlenmesinler diye...
Bir günü daha check ettik ailecek, bir gün daha geçmiş oldu, geçmişten geleceğe bu yolculuk sır ve belirsizlik dolu ve yaşayacaklarımız iyisiyle kötüsüyle sadece bir an önümüzde...
Hepinize çürüksüz,sağlık dolu bir hafta diliyorum....