.

.

30 Temmuz 2011 Cumartesi

Klimamsı Blûz:))

Şu bloğuma ''Yaptıklarınız yapacaklarımın teminatıdır'' diye bir pankart mı açsam acaba!

Ne görsem  kendime uyarlayıp deneyesim geliyor şu günlerde, bu delirtici sıcaklar ve nem kafama mı vurdu ne?

Gece gece aklıma birden düşüverdi bu çalışma da. Hani geçenlerde bluzlerin yakalarını mutlu mesut oymuştum yaa, turkuaz renkli bluzu bir kere giydim ki sırtını lekelemişim veya da öyleydi ben görmemişim:( Baktım baktım bu haliyle giyilmez, iyi giyilmezse at öyleyse değil mi? Yok illa bir işleme daha tabi tutmalıyım, rahat batıyor bana:))

Ahh Nalanım, Nalanım:)) Bugünlerde pek bir tembelim diye yakınıp duruyor ama görün bakın beni nasıl çalıştırıyor. Geçenlerde bu yazıyı yayınlamıştı bloğunda, Kaat'ı ustası eline göre konu yayınlamış, baktım hoşuma gitti, önden buyur ettik  ne de olsa eli alışık ustası o,sen yap biz de arkandan gelelim bacım diye, ama nerdeee. İş başa düştü çaresiz nasılsa atılacak öyle veya böyle deyip aldım elime yıkanınca çıkan kalemimi cetvelimi, başladım çiziktirmeye, çiz Allah çiz, bluz XL bitecek gibi değil, saat gecenin 1'i olmuş ben halen çiziyorum daha keseceğim de yıkayacağım da son halini göreceğim.İş bitecek, uykum açıldı bir kere istersen bitirmeden yat.

Baştan söyleyeyim atılacak gözü ile baktığımdan hiç özenmedim ne çizimine ne de kesimine hatta çabuk bitsin diye cetveli bırakıp sallama iş dahi yaptım.Öyle cm milim hesaplaması da yapmadım. Sadece bir deneme olarak değerlendirin. Ama ne yalan söyleyeyim, bitmiş halini çok sevdim, üstte bu resimdeki halinden çok güzel  pek bir havalı duruyor ve de özgün ve de püfür püfür, hareket ettikçe file görüntüsü daha belirgin oluyor. Özenmediğim içinde bitince kendime kızdım gecenin bir vakti dar bir zamana sıkıştırıp bitirmeye çalıştığım içinde sinir oldum.. Bu haliyle giyer miyim, evet, ben, bensem deniz kenarında da havuz başında da giyerim:)))

İlerde bir tane daha yapacağım kesin ama yapmayacaklarımı yazayım şimdiden ki en azından bana da size de bir fikir olsun.
Öncelikle geniş bir zaman benim içinde bulunduğun durumdan daha fazla sabır gerektiği kesin.Normal makasla kesmesi zor oluyor ince uclu nakış makası daha iyi olurdu belki, rulo makasımı yazlıkta unuttum, aslında o olsa ala olur diye düşünmeden edemedim. Yerden havalandırmadan kesmek gerekiyor,bir de sıralı gitmek gerekiyor, arka yüze çizip ön ve arka yüzü aynı anda  kestiğimden, ben kucağımda kesmeye başladığım için zor toparladım hatta sonunu getiremeyeceğim sandım. Rulo makas olmasa da jiletle veya kretuar bıçağı gibi bir şeyle daha iyi kesilir diye düşündüm ama  tabii iş bittikten sonra. Bir de dar ve daha kısa bir bluzle yapsaydım , aralıkları da 1 cm kadar tutsaydım daha istediğim gibi bir şey olacaktı. Ben bluz bluz formunu korusun aşağı doğru uzamasın diye verev keserek çalıştım ki bu tespitimden çok mutlu oldum. Verev kesmeme rağmen bluz genişledi ve uzadı bluzlukten çıkıp mini bir elbiseye dönüştü.
Bluzun omuz ve etek kısımlarını olduğu gibi bıraktım ama planlı programlı yapılırsa tamamına uygulamak yerine sadece bel kısmına da yapılabilirdi.



28 Temmuz 2011 Perşembe

Fayideli Bişi-3



Faideli bişilerin sonuncusuna geldik:)) Bu sene güneşten korunmak için bu kadar tülbentli üretim yeter bana:))
Yapımı oldukça basit olmasına karşı mayo üstü çok kullanışlı...Bir tek yaka açtım, kol oyuntusu yapmadım. Bu bluzu  beyaz tülbentten üretildi, sonra makinaya evdeki  turkuaz olan varan malzemeyle attım. İstemediğim zaman  kazara attığın bir parça bütün giysileri boyar başıma iş açar, istediğim zaman bembeyaz çıkar:( Beden kısmı  eh işte renk değiştirdi de kenarına geçtiğim oya bembeyaz kaldı:))

Fayideli Bişi-2


Yine tülbentle yaptığım bişi ama ne? Yaratıcılıkta sınır tanımıyorum görüyorsunuz söz konusu alerji olunca:)) Bu bişiyi Çeşme'de alerjiden dellenip denize de girmem engellenince oturduğum yerde el dikişi ile yaptım yani orada da boş durmadım.
Bu bişiyi  izah etmek çok zor:)Ama ben şimdi size ölçülerini vereceğim, sizlerde tülbent alıp hem kendinize hem de çocuklarınıza yapacaksınız ve gerçekten çok faildeli bişi olduğunu göreceksiniz. Bunu yüzerken  sırtımı güneşten korumak için yaptım eğer bunu yapmamış olsaydım bir penye bluzla yüzmem gerekecekti ki ıslanınca hiç de rahat olmuyor:=( ama desenli veya farklı renkli kumaşlardan yapılıp askılı elbiselerin üzerine pekâla giyilebilir ki sonraki günlerde onu da yaptım:) Kumsalda otururken gözlemledim ki çocuklar genelde deniz kenarında kurbağa gibi çömelip kumla oynarlar, en çokta sırtları ve omuzları güneşe maruz kalır, bir penye giydirmeye kalksanız  ya her yanı ıslanır veya giymek istemez ama bu hem hafif hem de giyip çıkarması kolay hem de çocuğun oyun oynamasına engel olmaz.

Ayy kendimi hani vapurlarda satış yapan kardeşler gibi hissettim :))) ''Bu elimde gördüğünüz alettttt..!'' diye başlayıp gider yaaa bu yazımın bir o'su eksik kaldı:))) Ama yapın yaniii, vallahi fayideli bişi işteeee:)))

40 cm eninde bir tülbent alıyorsunuz ve ikiye katlıyorsunuz elinizde 20 cm eni olan bir dikdörtgen var.
İki omuz başı arasını ölçüyorsunuz ve  çıkan rakkama 40 cm ekliyorsunuz.
(Örnek omuz arası 42 cm +40 cm = 82 cm) kumaşın uzun kenarını kıvırma payıda vererek bitmiş hali 82 cm olacak şekilde kesiyorsunuz. (Elinizde 20 cm eninde 82 cm genişliğinde bir dikdörtgen olacak)82 cm'in her iki yanından 5 cm lik kısmı boş bırakıp  bir tarafına düğme dikip bir tarafına da biritle ilik yapıyorsunuz. Düğmeleri iliklerden geçirip kumaşın tamanı sırtta kalacak şekilde kollarınızı o deliklerden geçiriyorsunuz:)) İşte hepsi buuu:) 

Bu arada elinizde fazla mermerşahi veya tülbent bulundurun, faideli bişi daha gelecek:)) çıfık çarşısına dönen bilgisayarımın içinde resimlerini bulabilirsem tabii:))

26 Temmuz 2011 Salı

Fayideli Bişi:))


Ne varsa eskilerde var diye boşuna dememişler. Rahmetli anneanneciğim hem bizim hem de kendi saçlarını banyodan sonra  tülbentle  sarar ve kurulardı, dizi dizi mis gibi tülbentleri vardı bembeyaz ve kenarları oyalı.
Biraz onlardan biraz da komşumdan ilham aldım bu defa.
Yaz mevsiminin gelmesi ile zorunlu yüzme seanslarım açık havuza taşındı,  hal böyle olunca da bir kere 1 saat girip dönemiyor insan,  eş dost işin suyunu çıkardık kapalı havuzdaki gibi  ciddi kulvar yüzmesi yapmıyoruz biraz laylaylom biraz dedikodu modundayız hepimiz. Lakin ben şifa bulmak için gidiyorum derken taşıdığım havluydu (ki açıkta havlu vermiyorlar), yaygıydı, bluzdu, şorttu, pareoydu, terlikti, suydu, şampuandı derken hammal gibi gidip o havlular bir de ıslanınca haşat vaziyette dönüyorum.
Bir gün komşum torunlarını getirdi havuza, ee çocuk dediğin suyun dışında durur mu? Girmesi ile çıkması bir oluyor, kadıncağız 3-4 tane yemeni edinmiş kuruluyor daha arkasını dönmeden tekrar atlıyorlar havuza yumurcaklar. Ama o tülbentler var ya onlar tekrar çıkana kadar kupkuru oluyor.  Benim aklımda hemen şimşek çaktı, ıslanınca iyicene ağırlaşan ve kurumak bilmeyen havlular, peştemaller yerine biz neden kullanmıyoruz miss gibi yerli malı tülbentlerimizi dedim. Kuzene telefon edildi acil sipariş verildi hemen:))'' Tülbent alınacak tez elden!!'
Ertesi gün geldi elime tülbentler ama bunlar biraz daha kalınca olanlarından yani mermerşahi:)) 90 cm eni var, 1.30 cm'lik  parçalara ayırdık, kimini ponponladık, kimini tığladık, kimine de biye geçtik. Misler gibi oldu. Hem taşıması kolay , hem kuş gibi hafif, hem de 5 dakikada kupkuru, suyu da öyle güzel emiyor ki bir taneyi sık sık kurulan. Peştemalleri, havluları  çoktandır kaldırdım dolaba evde bile kullanır oldum. Çeşmeye giderken 3 tane attım bavula incecik yer bile tutmuyor.
Sizlere de özellikle çocuklu hatunlara da şiddetle tavsiye ederim, havluydu, peştemaldi,pareoydu, yüklerinizden kurtulun, ister sarının ister kurulanın. Harika desenlileri var, ister benimki gibi düz renk ister desenli.
Haydi hanımlar biz bizim burada bir akım başlattık, tek-tük derken bayağı çoğaldık, gören yapıyor:))
Sıra sizde:))

Evde  renk çıkaracağını düşündüğüm giysilerle  makinaya attım anca bu kadar rengi değişmiş:))





24 Temmuz 2011 Pazar

Çeşme Hatırası...




Çeşme'den bir Çeşme hatırası almadan dönmek olmazdı değil mi? Ev tıkış tıkış doluyken insan daha bir seçici oluyor ''Bu da eksik olsun'' deyip alacağı varsa da vazgeçiyor beğendiklerinden ebatları yüzünden. Buzdolabının üzeri magnetten geçilmiyor bari bu kere kendime  minik bir duvar süsü alayım dedim. Dükkanları gezerken bir dükkanda boyutlu minik duvar süsü gördüm, öyle görülmemiş bir şey değil her yerde olanından sanırım, üstelik alt fonu nedeniyle de hiç beğenmedim belki benzeri, düşündüğüme yakını, istediğim gibi olanı vardır diye dükkan sahibine sordukça adam tüm nezaketi ile indirim üzerine indirim yaptı. EE hadi bu defa hatıram bu olsun deyip içime pek sinmese de  o nezaket karşısında almaktan başka çarem kalmadı. Adamcağız huysuzluğumu bilmeden fiyat kırmak için naz  niyaz yaptığımı mı sandı yoksa?
Neyse mecburen aldık, geldik efendim. Ama bakıyorum içime hiç sinmiyor o hali ile duvara asmak, sanki tekne karaya vurmuş, dağlara çıkmış gibi, arka fon beyaz olsa ee diyeceğim, mavi olsa eeee diyeceğim de, yok  yok hiç sevmedim bu rengi ben deyip  aldım elime boyaları önce tekneyi karadan denize indirdim, eee onca dağı tırmanınca yıpranmış yelkenini, pupasını, martısını elim deymişken yeniden renklendirdim.

Ohhh rahatladım, hadi bakim şimdi doğruu duvarına:)))


Balkon Yenileme/ Tümünün gerisi:))

Gülerim ağlanacak halime:)) Şu minyatür balkondan 3 dizi yazı çıkardım yaa helal bana:))

İki yıl önce yine kalkışmıştım  bu işe  o sefer minderler örtüler dikmiştim ama yokluğumda güvercinler örtüleri mahvetmiş, sadece örtüleri de değil her yeri savaş alanına çevirmiş :(
O sene dönüşümde acayip moralim bozuldu aylarca balkona çıkamadık saldırılar yüzünden cam bile açamadık. :=( Neyse hezimet sonrası  ben de temizledim temizleyebildiğim kadar... Güvercinler her sene aynı yere yuva yaparlarmış biz de nasibimizi aldık tabii bu içgüdüsel davranıştan. Adeta korku filmi gibi pike yapıyorlardı 3'lü grup halinde üzerime eskaza aynı zamanda balkonu kullanmaya kalkarsak. Klimanın üstüne giriyorlardı sırf oraya giremesinler diye tel kafes yaptım ama bu kere de alçaktan uçuş yapmaya başladılar, çaresiz Eminönünden ince balık ağı aldım ve onu  tül gibi koydum. Yine olmadı ben ve onlar birbirimizle korku dolu günler yaşarken bu kere yine bir aralık bulup içeri girdiler ve çıkamadılar :(( bacakları takıldı ağlara,çırpış çırpış çırpındılar, ben bir taraftan dokunmaya korkarken (ki onu da yaptım kurtarmak için) bir taraftan da çığlık çığlığa onları ağlardan kurtarmak zorunda kaldım. Tabii ağı bir kaç yerinden kesip zedeledikten sonra akıllandım ve duvara çaktığım çivilerle gererek ağı sabitledim de topyekun kurtuldum istiladan. Ağı yenilersem bu kere çıtaya gerdirip monte ettireceğim ki o iş beni aşar gözüküyor şimdilik.
Neyse parmaklıkların ardından da olsa halen bana kalmış bir balkonum var. Tabii güneş faktörünü unutmamak gerekiyor, bunun için en pratik çözüm Koçtaş'tan hasır rulo perdelerden alıp onları da monte etmek oldu, minder falan yenilemeyle uğraşamam hiç deyip sadece katlanır taburenin eskimiş üstünü söküp oraya da yapışkanlı kağıt kapladım. Hem sehpa hem de üzerine minderini koyunca tabure görevi görüyor. Bir iki saksıyı boyayıp,onları da yapışkanlı kağıtla kapladım.
Bu yıllık benden bu kadar bir çivi çakmam artık:)) başıma iş açıp durmayın mümkünse balkon düzenlemesi , veranda falan yayınlamayın önümüzdeki bahara kadar:))) Ne zaman elime bir kitap alıp dinleneceğim ben ayaklarımı uzatıp, insaf yani:)))







İşte bu da kuş yuvam. Banucamla Cebimdeki Renkler kuş yuvası yapar da ben neden yapmayayım:))
Hış benimkine kuş giremiyor ama olsun, bir tek arıcık ev olarak benimsedi yani sahipsiz değil:)))

22 Temmuz 2011 Cuma

Balkon Düzenleme/Çiçekler


Şu güzelliğe bakar mısınız?

Topraklı çiçekleri çok severim ama en çok nedense küpe çiçeğini, onun yeri ayrıdır hep ben de. Tülinim (Bulut Gölgesi) pek hatta hiç sevmez yapma çiçekleri ama benim balkon canlı  yaşaması için pek elverişli bir mekan değil malesef bakmayın siz bana, benim inatla yaşamaya çalıştığıma:)) Öncelikle güneş saat 14.00-20.00 arası balkonu fırına çevirir adeta. Bir diğer sorunsa komşuluk ilişkileri; sulamada eskaza damlayan sular, rüzgarla uçup balkonlara dökülen çiçekler yapraklar sorun yaratıyor kişiler arasında maalesef ki. Ben de genelde kumaş çiçeklerle donatıyorum balkonumun dışını. EE çok güzel olmadığı aşikar ama çare yok:( Balkonun içinde ise dönenecek yer yok, anca bir tane sarkma çiçek asabiliyorum:(
Geçen yıl katmerli bir reyhan misafirimdi balkonda  ama öyle çok dökülüyordu ki her girip çıktığımda yerleri toplamaktan helak olunca teyzeme gitti güle oynaya. Bu yıl geç kaldım çiçek edinmekte ama hep kararlıydım ki oraya bir çiçek alırsam bu küpe çiceği olacaktı. Tatil dönüşü klimaya el atınca balkonu yeniden ele almak kaçınılmaz oldu tabii,  gittim aldım küpemi:)) Oyyy çok güzel, kurban olurum ben ona. Allahım nasıl birşeysin sen diye diye seviyorum onu. Çokta fotojenik benim bebeğim, benim gibi fotoğraf çekme özürlünün elinden bile ne pozları çıkmış. Bu pozlardan birini kumaşa aktarıp tık-tıklayacağım.


Carte D'or bütün dondurma pasta sevkilatlarını Marmarise yönlendirmiş:)) EEE haklılar, Sevgili Nedretciğim /Zarifcem dekupajla harika kek kutuları yapıyor onlardan:))  Ben o kutuları ters çevirip böyle sarkındaklı saksıların altlarına monte ediyorum. Geçen yıl doğrusu süssüz püssüz kullanmıştım. Ama madem kızımı görücüye çıkarıyorum süslemeden olmazdı değil mi? Dekupaj yapmaya vakit yok şu aralar, üstelik ben bu işleri yaparken bakkalımızda gerçekten kalmamıştı dondurmalı pasta:(  Ben de eskisini sprey boya ile boyayıp klimayı kapladığım yapıştırıcı kağıtla süsledim.(Otur yerine sıfır deme Sevgili Nedretciğim, dekupaja geçince el atarım yeniden:)) İşte artık huzurlarınızda...



Çiçekçiye gittiğim gün orada gözüme minik kaktüsler ilişti, yine kulaklarını çınlatacağım Tülinim hiçbir çiçek besleyemiyorsan kaktüs besle bari demişti bana bir zamanlar. Ahh Tülinim ahhh, o dar alanda kaktüs ve ben birbirimize batar dururduk durmasına da evde camdan bir sera bulunca hadi dedim Tülinciğimin de dediği olsun:)) Aldık efendim 4 tane kaktüs, amma pahalı şeylermiş onlar öyle. Minicik saksılarda toprakları kurumaktan taşlaşmış.
Ahhh hain adam hiç bakmamış bu zavallılara,ben onları eve götürünce sularım bakarım diye iç geçirdim ve söylendim de sulamayı mı unuttunuz  siz bunları diye. Çiçekçi sakın su vermeyin öyle kafanıza göre deyipte saydı da saydı bana hani neredeyse sen buna bakamayacaksın deyip satmayacak. Sustuk, aldık geldik eve yerleştirdik yeni yerine.Adamın saydıklarından hiçbirşey kalmamış aklımda,  geçtik internet karşısına, Aman Allahım nasıl bir canlıdır ki bu susuz yaşar hatta suyu sevmez, kış uykusuna yatar, her sulamada eşit miktar su ister, sprey sulama ister, Ekim ayından sonra sulama kesilir şöyle güneş böyle nem ister, ister de ister. Kaktüs filazofu olmak gerek  bu çiçeklere bakmak için . Tamam çok fazla bir şey istemiyor hatta hiç bir şey istemiyor ama rahatsız etti bu talepkar olmayan tavrı beni, benden memnun mu değil mi onu nasıl anlayacağım hale çözebilmiş değilim durumu. Keşke bonzai alsaydım bir tane kırpar kırpar dururdum hiç olmazsa, bunlar yanına bile yanaştırmıyor tırmayıp duruyor habire:))
Sanırım benimkiler henüz kış uykusunda, çiçek falan yok, pek çiçek açacak gibi halleri de yok üstelik. Bakamazsan onlara çiçek açtıramazsam Tülinciğim ben de 4 tane emanetin duruyor bilesin, eee sen açtın bu derdi başıma çiçek açtırdıklarını gönderirsin bana tekrar:)))

Sevgili Tülinciğim bir süredir bloğumdan cevap yetiştiremiyor teknik bir sorun nedeniyle, hayır istemem bile diyemeyecek bu emr-i vakiye:))





21 Temmuz 2011 Perşembe

Balkon Düzenleme/Klima

Çokk işim varr çokk:)) Benim zaten işim başımdan aşkın bir yandan da sizler hiç rahat durmuyor gönderdiğiniz yayınlarda aklımı çelip duruyorsunuz, vallahi sayenizde zamanla yarışıyorum adeta:))

Neyse gelelim bugünkü yazımızın anlam ve önemine:))

Tatilden yeni dönmüştüm ve ayağımın tozuyla 10 marifet'te geziniyordum ki Sevgili CEBİMDEKİ RENKLER evindeki klimayı  adeta klimalıktan çıkarmış ki  aklım uçtu gitti. Bire bir buçuk metrelik balkonda  ömür geçirip can çekişen ben, zebellah gibi iki adet klimaya bakıp bakıp uzunca süredir zaten içleniyordum;''Bak bak Fuji'' diye diye.
Ahh benim de klimalarım böyle süslü olsa ne olurdu diye bir yandan iç geçirip bir yandan da çözüm arar buldum kendime, tabiii hane halkı faktörünün alarm düzeyini maksimum da tutarak:)) eee her ne kadar Cebimdeki Renkler arkadaşım kovulmam halinde bana sonsuz bir sabır göstereceğini beyan ederek evine buyur etme inceliğini göstersede evdeki şansımı pek fazla zorlamakta istemedim, basit ama seveceğim bir çözüm şimdilik yeterde artardı bana.

Alttaki büyük klimanın ön yüzündeki siyah pervane kapağını söküp sprey boya ile beyaza boyadım ki  önce o karartı gözümün önünden kalksın. Boya kuruduktan sonra klimanın ön yüzünü Koçtaştan aldığım altı yapışkanlı mozaik desenli kağıtla kapladım sonra kapağı  yerine monte ettim. Diğer klimanın ise sadece bir yanını kağıtla kapladım o göz hizamda olmadığı için  zaten fazla sorun çıkarmıyordu.

Klimalar yenilendi pek bir sevdim. Bu bir başlangıç evdekilerden  olumsuz ses yok, artık tutmayın beni her sene yeni bir klima süsü yapar dururum. Klimalar yenilenince kıştan çıkmış balkona da bir el attım, balkonun son hali bir dahaki yazıya fotoğrafları daha düzenleyemedim:)) ama Sevgili Cebimdeki Renkleri de daha fazla merak ettirmeyeyim dedim.




20 Temmuz 2011 Çarşamba

Mukaddes!!!

Yaz geldi mi güzel ülkemin sahillerine doluşan turistlere sinir olurum üstelik bana hiç zararları da yokken. Üzerlerinde bir yokini sabahın köründen güneş batana kadar çevirme tavuk gibi döne döne yanarlar da  yanarlar. Ayak bileklerindeki kemik gölge yaptı diye dertlenirler tuhaf tuhaf şekillere girerler, bir de askı izi falan olmasın diye topless güneşlenirler. Gel de sinir olma!!!
Haklarını yemeyeyim, bir tek Japon turistleri severim, onlarla herhangi güneşli bir ortamda sempatik bir bağ kurulur hemencecik aramda. Büyük bir çoğu şemsiye taşır, uzun kollu üst ve cayır sıcakta uzun pantalon giyerler, hatta elleri yanmasın diye beyaz eldiven bile giyenler çoğunluktadır. Sahilde sere serpe güneşlenen bir tek Japon turiste rastlamadım ben. Ya siz?
Neredeyse sabahın köründe veya güneş batmak üzereyken sahile gelirler, minicik adımlarla nazik nazik denize girerler, serinleyip sarınıp sarmalanıp 5-10 dakikada kurumaya çalışırlar. Üstelik bunu büyük bir keyifle yaparlar benim gibi sağda solda güneşlenene sinir olarakta değil. Böyle olun ciğerimi yiyin derler ya aynen öyle:)))
Gelelim bu cem-i cümleye benim cümleten sinir olmamın nedenine; Alerji. Uzun yıllardır güneş alerjisinden muzdarip birinin bu kadar feveran etmesini anlayabilecek  3-5 kişi çıkar elbet içinizden. Nerede ağaç altı, nerede şemsiye altı varsa yüksek faktör koruyuculardan beyazlamış bir halde oradaki benimdir mutlaka. Üzerimde dozaja göre uzun veya kısa kollu bir bluz azap çeker dururum o sere serpe güneşlenenlere baka baka. Aslında güneş fazla umrumda değil ama deniz.. işte işin en dayanılmaz yanı orası.
Ben de çaresiz genelde japonlar gibi yapar, günün erken saatlerini,günün geç saatlerini veya kontrollü girişleri tercih ederim...

Bütün bunlar derdimi anlatmak düşünüpte derdime dert katmak için yazılmadı tabii ki. Kışın boynumdaki rahatsızlık yüzünden kapalı havuzda yüzdüğümden yazlıktan mayolar dışında ekstra şeyler getirmek geçmedi doğrusu aklımdan. Ama yaz gelipte güneş çıkınca bir de tatil işi araya girince, bir de kapalı havuz sıcak yüzünden yüzülemez hale gelince dımdızlak kaldım ortada. Plaj için özel kıyafet almaya da hiç niyetim yoktu, 3 parça üst baş için en az bir günümü yollarda geçirmeyi de gözüm yemedi. Evde bulduğum büyük penyeler işimi görür deyip bir kaç tanesini gözüme kestirdim lakin aman Allahım nasıl bir bisiklet yakadır öyle boğazımı gırtlaklayacak adeta. Alerji ama o kadar da değil yani...Aldım elime makası 2 tanesinin yakasını oydum, daha büyükçe bir tanesinin de hem yakasını oyup hem de eteklerini ve kol uçlarını saçakladım. Oldu da bittii. Güneşten korunmak için 2 bluz




 1 elbise yeter de artar bana...



Gelelim bu yazını isminin neden ''Mukaddes'' olduğuna...  Sebep her zamanki gibi evdekiler efendim, bir kulp takmasalar şaşardım. Ben penyelerin yakalarını oydukça ''Hoşgeldin Mukaddes!!'' deyip durdular.(''Fatmagül'ün Suçu Ne? dizisindeki yenge Mukaddes'ten bahsediyorlar, ben yakayı oydukça onun bluzlerini  anımsamışlar :=( ) 

Ben de abartıp onunkilerden biraz daha fazla mı oymuşum ne?

Sevgi Bağı/Gwen Cooper


Bir kitap tanıtımı da benden olsun tüm hayvansever dostlarıma, bir evcil hayvan alıp onu beslemeyi düşünen insanlara, bir evcil hayvanı besleyemeyip onun sorumluluğunu alamayanlara ve hatta hiç hayvanları sevmeyenlere ithafen...
Markette gezinirken rafların en üstünde rastladım bu kitaba... Homeros çok özel ve sıradışı bir kedi...

19 Temmuz 2011 Salı

Sandalet Yenileme...


Panik yok!!! Panik yok!!! Vallahi yenileyeceğim.
Parçaladık birleştireceğiz elbet:)) ama sırayla, yavaş yavaş...
Bu sıcaklarda pek akıllı işi değil benimkisi ama başladık bir kere:)))
Öyle bir transa geçmişim ki parçalanmamış halini resimlememişim
ama üzeri  dolamalı atkılı bilekten bağlı gümüş rengi bir sandaletti  merhume:)

Korkunun ecele faydası yok, önce üst tabanları saten kumaşla kaplayıp balileyelim.

Desenli bir kumaş seçtim bu defa (lacivertler,griler, tabalar) biraz alengirli deseni iki ayakta denk getirmek  zor ama  illa simetrik olsun diye titilenmiyorum bu defa.
Çamaşır mandalları ile her tarafını bolca mandallayıp kurumaya bırakalım...

Bir gece beklesin...

Ama biz boş durmayalım. Üst atkılara şablon çıkarıp kılıf dikelim.

Alt tabanındaki topuğu kumaşla kaplayalım...

İç taban kurumuş, atkılarda kılıflandı ama sökerken işaretlemediğimden
doğru yerlerine oturtmak için ekstra iş çıktı başıma.
Üst bantları birbirine dolayıp, ayağıma giyer gibi yapıp ayağım içindeyken üst bantları iç tabanın üstünden gergince zikzak dikerek gide gele ayarlamak zorunda kaldım.

Bu çivi gibi şeyler sandaleti parçalarken çıktı. Malzeme arttırmak yok onları eski yerlerine çakalım böylece topuk kısmı ve bağcıklar daha sağlam oldu, bali olmasa bile kolay çıkmaz yerlerinden ama bolca baliledim. Başım dönüyor, sarhoş gibiyim....
Çivileri çaktıktan sonra ikinci bir iç astar kesilip tekrar üzerine yapıştırdım ki o çiviler de görülmesin.

Alt tabanla üst tabanı burundan da  birleştirip baliledim ve mandalladım.

Uçları mandallayıp topuk kısmından saksı altına yerleştirip kurumaya bıraktım.
Gece çekimi bu kadar olur, gündüzler çuvala kondu da...


Ta- taaaaammmm bitti:)))

Ohh  rahatladım, pek rahatladım hem de, dinlenebilirim artık:))


Nedretciğim direncin kırılmadı mı daha? Bak bekliyoruz ama... :)))