Görmemişin 2 parça minyatürü olmuş, ''Sırça Köşke Taşındım'' diye başlık atıp, müze kurmuş derler benim gibisine:)) Tam da ''Sırça Köşkü'' tasarlarken kendi kendime güldüm bunları düşünerek:))
Aslında hızımı alamasaydım sadece Sırça Köşke taşınmakla kalmayacak bir de alarm sistemi kurup V.İ.P bir koruma dikecektim başlarına. Neyse şimdilik bu hali ile kalsın bakalım, ek tedbirleri daha sonra düşünürüz:))
Malum
''Focus too close'' da daraşmalık alana kendi yaptığım hata yüzünden sığışmak zorunda kalmış ve aslen orada hayal ettiğim kedileri, örgüleri ikinci bir minyatür yaparak
''Arka Bahçe'' ye taşımıştım. İçime sinmedi sinmemesine ve daha geniş bir alana taşınacaktım taşınmasına da, ev ve evdekiler ve de eve gelenler faktörü düşünce aklıma böyle korumalı bir alana taşınmanın huzurumun kaçmaması açısından daha iyi olacağına daha resimlerini çekerken karar verdim:))
Efendim, bizim evin halleri bir tuhaftır, insanlar dokunmadan bakamazlar hiç birşeye ama hırpalayarak, tüm güçlerini deneyerek dokunurlar her nedense:))''Daha kurumadı!!!'' dememe fırsat kalmadan 2 parmak arasına alınmıştır çoktan baktıkları nesne:) Bu sırça köşke taşınmadan önce, resimleri çektikten sonra tüm kutuyu derleyip toplayıp hemen ortadan kaldırdım, çünkü ortada bıraksaydım 15. dakikada benim günlerce uğraştığım objeler kırılıp her biri beş parça olurdu. Bir diğer faktörde ben evdeyken ve evde yokken eve gelenler ki aslında en tehlikelileri de onlardır. Hele bir tanesi var kiii, sanırsınız acıların çocuğu, başını omzuna dayayıp öyle bir n'olurr ifadesi takınır ki istersen verme istediğini:))) Bade'den bahsediyorum tabiii:)) Eve gelen çocuklar oynasın diye ayırdığım evin çeşitli yerlerindeki oyuncakların yerlerini ezbere bilir. Tek tek alırız onları bulundukları yerlerden onlar alınmadan kendi mekanı kurulmadan rahat etmez sanki. Mesela her geldiğinde bizim banyo da duran kuşlarıma takılıdır özellikle, eve girer girmez onların başında alır soluğu:) En küçükleri Badedir, annesi, babası, babanesi, halası, annanesi,dedesi... tüm aile minicik parmakları ile kendini bulur bir kuşta. Bu bayram ben malum çok meşguldüm , annesini alıp doğru banyoya gitmiş kuşları almak için, anne ellenmez onlar diye almış getirmiş gerisin geriye bir de azarlamış, sıra gelmiş teyzeme ''Sakın, Fiamma kızar bize!!!'' deyip o da vermemiş, bir baktım mutfakta biri tutmuş eteğimden çekiştiriyor beni ''Vermiyorlar Bade'yi'' diye diye. El mahkum anladık derdini düştük peşine, aldık elimize bir sepet, başladık rituele, anne dedik yıkadık, baba dedik yıkadık, hala dedik yıkadık. Yerleştirdik sepete, Bade'yi mahsus yıkamıyorum bakalım ne yapacak diye ahh nasıl bekliyor Bade'yi ,kafasıyla tasdik ederken yıkadıklarımızı ama gözü de onda:)) Hadi bitti alıp gidelim dedim kuşları, ahh bir boynunu büktü Bade gelmeyecek mi bizimle diye sanırsınız kuşları aldım gidiyorum, sanırsınız acıların çocuğu kalacak tek başına banyoda:))) Mıncırdım, mıncırdım, öptümm kokladımm tabii fırsat bu fırsat. Sonra aldık sepeti, aldık kuş Bade'yi doğru salona, annesiyle teyzemin önünden zafer kazanmış edasıyla elinde sepeti göstere göstere bir geçişi var kiiii Allah Allah yani. Gece gece mışıl mışıl uyuyordur şimdi, nerden düştü aklıma ki:(( Neyse...
EE haksız mıyım sadece Bade'yi düşününce bile bunları açık alanda bırakmak istememekte?
Halen tam yerleşmiş değil, yapıştırmadım eşyaları, avizeyi takmayı yine unutmuşum:))