.

.

30 Eylül 2011 Cuma

Minik Kutu

İlk halini resimlemeyi unutmuşum bu minik kutunun, zaten en ilk halinin nasıl olduğunu ben de hatırlamıyorum. Muhtemelen bir nikah şekeri kutusuydu ve muhtemel ki ele aldığımdan daha beyaz ve çiçekleri canlıydı. Gel zaman git zaman grimsi bir renk almış ve çiçekleri soluk renksiz bir hale dönüşmüştü, adeta at beni diyordu gözüme iliştikçe. Boyaları ele alınca hadi dedim kurtaralım onu da bir kat beyaz boya attım fazla özenmeden, sonra çiçeklerini yeniden renklendirdim. Baktım kulpsuz olmayacak, açıp kapaması zor, eee minik kuşlarım ne güne duruyor, iki tanesi konsa şu kutunun üstüne fena mı olur. Sonuçta böyle sevimli bir kutu çıktı ortaya.
Hem atılmaktan kurtuldu hem de gözüme batmaktan:)





29 Eylül 2011 Perşembe

Minyatür/Broş/ Kuş ve Ağaç

Göçer bir kuş kanadıyım dinlenirim bir ağaç dalında,

Kök salmış bir ağacın yaprağıyım her yıl yeniden filizlenirim dallarında... 


İki metal döküm objeyi bu kez tek bir bedende buluşturdum, hem bir kuşa kanat, hem de bir ağaç dalına yaprak olarak buluşunca böylesi bir broş çıktı ortaya...

27 Eylül 2011 Salı

Minyatür/Bir Çift Küpe-Kuş ve Kuşevi



Azad ettim, özgür bir kuş o artık, kanatlarının gücü yettiğince uçacak  kilidi olmayan bir ağaçta onu bekleyen bir yuvaya doğru...

26 Eylül 2011 Pazartesi

Bir Bilgeden...

Canım böylesi şeyler yazmak istiyor bugünlerde bloğuma, okuyup sevdiklerimi sizlerle de paylaşayım istiyorum, ben oldukça geç açabiliyorum maillerimi ,bu maili ben okuyana ve sizlerle paylaşana kadar dünya başka bilgeliklere tanıklık etmiştir ve herkes haberdardır belki de.

 Yine bana gelen bir mailden hoş bir paylaşım bu defa....

Bir bilgeye sormuşlar:


-"Efendim, dünyada en çok kimi seversiniz?

-"Terzimi severim," diye cevap vermiş.

Soruyu soranlar şaşırmışlar:
-"Aman üstad, dünyada sevecek o kadar çok kimse varken terzi de kim oluyor?O da nereden çıktı? Neden terzi?"

Bilge, bu soruya da şöyle cevap vermiş:
-"Dostlarım, evet ben terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde,benim ölçümü yeniden alır. Ama ötekiler öyle değildir. Bir kez benim hakkımda karar verirler, ölünceye kadar da, beni hep aynı gözle görürler.''

25 Eylül 2011 Pazar

Gabriel Garcia Marguez

Mail kutuma gelen güzel bir paylaşım Gabriel Garcia Marquez'den;

*  Seni sen olduğun için değil, senin yanında olduğum zaman, ben olduğum için seviyorum...
*  Hiç kimse senin gözyaşlarını hak etmez ve onu hak eden seni asla ağlatmayacak olandır...
*  Birinin seni senin istediğin gibi sevmemesi onun seni tüm varlığıyla sevmediği anlamına gelmez...
*  Gerçek dost, elini tuttuğunda kalbine de dokunandır...
*  Birini özlemenin en kötü yolu, yan yana oturduğun halde onu hiçbir zaman elde edemeyeceğini bilmendir...
*  Üzüntülü olduğun zamanlarda bile gülümsemeyi asla bırakma, biri gülümsemene aşık olabilir...
*  Bu dünyada bir insan olabilirsin ama birisi için bir dünya olabilirsin...
*  Zamanını seninle geçirmekle ilgilenmeyen biriyle zamanını harcama...
*  Belki de Allah doğru kişi ile karşılaşmadan önce yanlış insanlarla karşılaşmamızı istemiştir, böyle olunca minnettar olacağızdır...
*  Bir sona geldiğin için ağlama, Onu yaşadığın için gülümse...
*  Seni kıracak insanlar her zaman olacaktır, öyleyse güvenmeye ihtiyacın var, sadece dikkatli ol...
*  Daha iyi bir insan ol ve yeni bir insanla karşılaşmadan o kişinin de senin kim olduğunu bildiğini ümit etmeden önce kendinin kim olduğunu bildiğinden emin ol...
*  Çok fazla uğraşma, en iyi şeyler ummadığın zamanlarda olur...

24 Eylül 2011 Cumartesi

Giriş, gelişme, sonuç...


GİRİŞ : Aklım takılı  benim şu takı olayına...Hep kendimi uzak tutayım diyorum, elimden uzaklaştırıyorum bir şekilde de aklımdan uzaklaştıramıyorum bir türlü. Ordan dolanıyor burdan dolanıyor, sonra bir bakıyorum ben tezgahı yine takı yapmak için kurmuşum.

GELİŞME: Bu sefer aklıma takılan bir ağaç, hem de öyle böyle değil çok uzun zamandır aklımda. Önce aklıma düştü, sonra bir tesadüf malzeme kutuma eklendi, sonra bir resim oldu, sonra okuduğum bir öykü de ortak bir düş oldu ince ince tarif buldu adeta. Sonra tam da unutulmuşken takı sandığının en dibinde ben durduk yerde bir minyatür deneyimi yaşamak istedim, kopardığım büyükçe parça hamurdan parçalar arttı, onları pakete koymak yerine gecenin bir vakti yoğurup şekillendirmeye başladım bilinçsizce... Avucumda yuvarlanırken kendi halinde, form buldu bu küçük parçalar, daha büyüğü, daha küçüğü,daha belirgeni nihayetinde su akıp yolunu  buldu ...

Resmi tıklayın:))

SONUÇ: Derken derken bir masanın başında yine takı yaparken buldum  kendimi... Sanırım bu kısır bir döngü içimde tutsaklaştırmaya çalıştığım, ne beynim ne de ellerin uzak duramıyor bir türlü, belki gelmesini beklemek, geldikçe teslim olmak gerek zaman zaman da olsa, çünkü ben böyle daha huzurlu hissediyorum kendimi, yorgunluktan arınmış, dingin bir huzur bu defa resmini çizmeye çalıştığım, benim olsun istediğim ...




Zincirini de kendim ördüm ,
hem de çok severek incecik iplerle,
eee altın almış başını gidiyor...

22 Eylül 2011 Perşembe

Sırça Köşke Taşındım:))


Görmemişin 2 parça minyatürü olmuş, ''Sırça Köşke Taşındım'' diye başlık atıp, müze kurmuş derler benim gibisine:)) Tam da ''Sırça Köşkü'' tasarlarken kendi kendime güldüm bunları düşünerek:)) 
Aslında hızımı alamasaydım sadece Sırça Köşke taşınmakla kalmayacak bir de alarm sistemi kurup V.İ.P  bir koruma dikecektim başlarına. Neyse şimdilik bu hali ile kalsın bakalım, ek tedbirleri daha sonra düşünürüz:))
Malum ''Focus too close'' da daraşmalık alana kendi yaptığım hata yüzünden sığışmak zorunda kalmış ve aslen orada hayal ettiğim kedileri, örgüleri ikinci bir minyatür yaparak ''Arka Bahçe'' ye taşımıştım. İçime sinmedi sinmemesine ve daha geniş bir alana taşınacaktım taşınmasına da, ev ve evdekiler ve de eve gelenler faktörü düşünce aklıma böyle korumalı bir alana taşınmanın huzurumun kaçmaması açısından daha iyi olacağına daha resimlerini çekerken karar verdim:))

Efendim, bizim evin halleri bir tuhaftır, insanlar dokunmadan bakamazlar hiç birşeye ama hırpalayarak, tüm güçlerini deneyerek dokunurlar her nedense:))''Daha kurumadı!!!'' dememe fırsat kalmadan 2 parmak arasına alınmıştır çoktan baktıkları nesne:) Bu sırça köşke taşınmadan önce, resimleri çektikten sonra tüm kutuyu derleyip toplayıp hemen ortadan kaldırdım, çünkü ortada bıraksaydım 15. dakikada benim günlerce uğraştığım objeler kırılıp her biri beş parça olurdu. Bir diğer faktörde ben evdeyken ve evde yokken eve gelenler ki aslında en tehlikelileri de onlardır.  Hele bir tanesi var kiii, sanırsınız acıların çocuğu, başını omzuna dayayıp öyle bir n'olurr ifadesi takınır ki istersen verme istediğini:))) Bade'den bahsediyorum tabiii:)) Eve gelen çocuklar oynasın diye ayırdığım evin çeşitli yerlerindeki oyuncakların yerlerini ezbere bilir. Tek tek alırız onları bulundukları yerlerden onlar alınmadan kendi mekanı kurulmadan rahat etmez sanki. Mesela her geldiğinde bizim banyo da duran kuşlarıma takılıdır özellikle, eve girer girmez onların başında alır soluğu:) En küçükleri Badedir, annesi, babası, babanesi, halası, annanesi,dedesi... tüm aile minicik parmakları ile kendini bulur bir kuşta. Bu bayram ben malum çok meşguldüm , annesini alıp doğru banyoya gitmiş kuşları almak için, anne ellenmez onlar diye almış getirmiş gerisin geriye bir de azarlamış, sıra gelmiş teyzeme ''Sakın, Fiamma kızar bize!!!'' deyip o da vermemiş, bir baktım mutfakta biri tutmuş eteğimden çekiştiriyor beni ''Vermiyorlar Bade'yi'' diye diye. El mahkum anladık derdini düştük peşine, aldık elimize bir sepet, başladık rituele, anne dedik yıkadık, baba dedik yıkadık, hala dedik yıkadık. Yerleştirdik sepete, Bade'yi mahsus yıkamıyorum bakalım ne yapacak diye ahh nasıl bekliyor Bade'yi ,kafasıyla tasdik ederken yıkadıklarımızı ama gözü de onda:)) Hadi bitti alıp gidelim dedim kuşları, ahh bir boynunu büktü Bade gelmeyecek mi bizimle diye sanırsınız kuşları aldım gidiyorum, sanırsınız acıların çocuğu kalacak tek başına banyoda:))) Mıncırdım, mıncırdım, öptümm kokladımm tabii fırsat bu fırsat. Sonra aldık sepeti, aldık kuş Bade'yi doğru salona, annesiyle teyzemin önünden zafer kazanmış edasıyla elinde sepeti göstere göstere bir geçişi var kiiii Allah Allah yani. Gece gece mışıl mışıl uyuyordur şimdi, nerden düştü aklıma ki:(( Neyse...
EE haksız mıyım sadece Bade'yi düşününce bile bunları açık alanda bırakmak istememekte?


Halen tam yerleşmiş değil, yapıştırmadım eşyaları, avizeyi takmayı yine unutmuşum:))

18 Eylül 2011 Pazar

Minyatür Çalışması-2 / Arka Bahçe (11/Final)












Adım adım yol aldım, bir minyatür deneme yolculuğunda... Neredeyse tamamına atık gözü ile baktığımız malzemeleri kullandım... Onlara ikinci bir hayat vermeye çalıştım.  Ben hayal ettim ve olsun istedim. Hepsi bu.
Bu kızımız misafir, burada kalıp kalmaması konusunda ben kararsızım. Esracığımın kapı tutucu hediyesiydi bana, darbe almış,kopmuş:(, beklerken onu da onardım, kırılan yerlerini yeniledim.
Ne dersin Esracığım burada kalıp bu eve ait olsun mu?

Minyatür Çalışmaları-2 /Beklerken... (10)

Biraz dış yardım aldık, aslında bu malzemeleri kadife ve bulaşık teli ile yapardım ammma yapmadım:))
Bu malzemeleri aldığım günü hiç unutmayacağım: 06.09.2011
Bade'min kardeşi Buse'miz dünyaya geldi:)) Lokum lokum gibi:)) 11 günlük oldu bile:))
Babası Badeyi getireceğim diye tutturunca, Buse eli boş karşılamasın ablasını dedim, babasının hediyesini paketlemek hem de ona oyuncak almak için en yakın kırtasiyeye gittim ki bu malzemeler orada beni bekliyormuş meğer:))

Neyse bu kütük kendi imalatım:)))


Ağacın gövdesi olacak...

Bu yelpazenin artcı parçası, o ucundaki metal de işe yarayacak:))


Bu projemin ana gövdesi:)) Kars balı latası:)) İçinde petek bal vardı. Bal tutan parmağını yalarmış:))
Ben de bu iş bitince parmaklarımı yalamayacağım da şu japon yapıştırıcısından arınmış ellerimi görebileceğim.


Bütün enteresanlıkları beni bulur. Bu da ganimet malzemelerden:))Hatırlamıyorum hangisi ama bir beyaz eşya  aldığımızda siyah bir plastik içinde ağırlık olarak kullanmışlar bu taşları, gülle gibiydi. Tadilata kadar sakladım tam atacakken merakım galip geldi ne var şunun içinde diye plastik kabı parçaladım, içinden bu taşlar çıkınca bir sevindirik oldum ki sormayın. Çiçekliklerin altına koydum, eee zamanı gelince bir avuçta olsa kullanmak lazım değil mi?

Bu da ana malzemelerimden biri:))

Hamuru açıp taşları gömdüm, lakin hamur kalın olunca kuruması süresi uzadıkca uzadı. İşte bekleme sebeplerimden biri bu gömü olayı:))


Sonra araziyi çimlemeye başladık:) Suladık, çimledik, suladık çimledik:))
Kolay gibi gözüküyor ama değil, sabır sınaması...


İşte bu gecelikte bu kadar...

Bakalım yarın nasıl bir hal alacak tüm bunlar...
Hepinize yürek dolusu sevgiler güzel dostlar...

17 Eylül 2011 Cumartesi

Minyatür Çalışması-2 / Beklerken... (9)

Bunları sona bıraktım, aslında ilk bitenlerden hatta ilk minyatür için yapılanlardan... Çok kızgınım ben onlara çoook, yakalarsam kuyruklarından asacağım ipe, hele bir elime geçsinler:))) herşeyin müsebbibi işte bu iki canavar:))) Yaramazlıkları diz boyuuu ama gene de çok şirinler değil mi? Hap olsalar yutacağım ben onları:))