.

.

27 Ekim 2011 Perşembe

Van Depreminin ardından...


Evet, bir yerlerden başlamak gerek. Acımızı yüreğimize gömmeden, yaşadığımız bu doğal afette yaşanan kayıpları unutmadan orada yaşayan kardeşlerimizin zor günlerinde  bir nebze yaralarını sarmak adına bir yerden başlamak gerek.
Günlük koşturmacalar ve hayatın rutin akışı içinde günüm devam ediyor. Lakin gözüm kulağım her an televizyonda, televizyonun önünden ayrılamıyorum, bir hayat daha kurtulsun, bir ocak daha sönmesin, bir aile  daha dağılmasın, bir çocuk annesiz kalmasın, bir ebeveyn evlat acısını tadmasın diye dualar ediyorum. İçim kızgın, o preslenmiş gibi yıkılan evleri gördükçe, biraz daha az çalsalardı, biraz daha fazla denetleselerdi bunca can kaybı yaşanmayacaktı.. Biz  daha önce 17 Ağustos depreminde de aynı görüntüleri gözyaşları ile ve dehşetle görmüştük, üzerinden tam 12 yıl geçti ama halen aynı zihniyetle yaşamaya devam ediyoruz. Bu yazışmalar böyle devam eder gider, bir süre sonra da unutulur gider diye düşünmek istemiyorum artık. Deprem öldürmüyor, insan öldürüyor, dilerim bunun bilincine varabiliriz miletçe.Depreme hazırlıklı değilmişiz hem de hiç bir kez daha yaşayarak gördük bunu, 1 milyon nufüslu Van şehrimizde bu yetersizliği gördük işte!
Karınca kararınca bir su damlası olmak adına bir şeyler yapmak lazım dedim ben de.  Blogları gezerken Yeteneksizinciğimin, Adadenizimin, Nilgün Komarcığımın bloglarında bir kampanyaya destek verdiklerini gördüm. Pride bloger arkadaşımızın Van'daki kardeşlerimiz için bere örme kampanyası başlattıklarını gördüm. Ben de varım, elim örgü işlerine pek dayanmıyor hemen arıza yapıyor ama örebildiğim kadarıyla çorbada tuzum olsun istiyorum.
Bu sabah uyandığımda haberleri yine gözyaşları ile izledim,oradaki insanlar yağmur altında ki kar yağışı da başlamış soğukta onca acının üstüne bir de doğa ile mücadele ediyorlar. Zaten koordinasyon eksiklikleri yüzünden gönderilenler hızlı bir şekilde ulaşmıyor ihtiyaç sahiplerine, bir de benim örüp göndermem zaman alacak ki bu süreç gerçekten düşünüldüğünde uzun bir dönem. Dün yaşadığım yerde semt pazarı kuruldu, biraz bu televizyon önünden ayrılmama havasından kurtulmak birazda alışveriş için pazara gittim. Van'daki kardeşlerimize şapkalar, çoraplar, eldivenler, iç çamaşırları aldım maddi gücüm elverdiğince, pazarcılarla pazarlık yaptım ki hepsi Van'a gideceğini duyunca yürekten yardımcı oldu. Hırkalarımı kazaklarımı şallarımı paylaştırdım, evde  kullanmadığımız yazlık içim ayırdığımız nevresimleri, havluları, çarşafları ayırdım hepsini koliledim. Elimde bulunan kurşun kalem, tükenmez kalem defter gibi malzemeleri ekledim çocuklar için. İki  koli oldu Allahın izniyle. Belediye ile Site Yönetimi  işbirliği yapmış, günde 2 kere gelip toplanan kolileri alıyorlarmış, blok kapılarına bildiri asılmış. Gönül rahatlığı ile teslim ettim. Görüyorum ki benim gibi herkesin kafası karışık gönderilerin yerine ulaşmaması konusunda. Bu konuda benim gibi site'de yaşıyorsanız yönetimden yardım isteyebilirsiniz. Aynı şekilde muhtarlıklar yakın civar okulları bölgenizdeki Belediyeler de gönderilerin doğru ellere ulaşması için doğru adresler. Van Valiliğine Kızılay'a Akut gibi kurumlara  ve orada kurulan kriz masalarına güvenmek durumundayız kendimiz elimizle götürüp tek tek hane hane teslim edemedikçe, bu bizi demoralize etmesin. Bizim düşündüğümüzden ulaşmasını istediğimizden geç ulaşacaktır hepimizin gördüğü gözlemlediği organizasyon bozukluğu gibi şartlar altında ama bunun hesabını yapma zamanı olmadığını düşünüyorum.
Herkes ne yapıyoru düşünmekten çok ben ne yapabilirim deyip bir şeyler yapabilmek adına ve çocuklar için örmeye ve paylaşmaya devam ediyorum. İlkini örüp koliye yetiştirdim bile, darısı diğerlerinin başına.



24 Ekim 2011 Pazartesi

Van Depremi...

Dilimin lâl olduğu dönemler acı üzerine acı:( Kelimelerim yetersiz kalıyor yüreğimin sıkışıklığını anlatmak için.
Allah yardımcıları olsun Van'daki kardeşlerimizin...Allah güç ve kuvvet versin orada olupda bu korkuyu ve acıyı yaşayanlara.
Böylesine büyük bir depremi umarım en az kayıpla atlatırız ve oradaki kardeşlerimizin yaralarını bir an önce sarabiliriz.

İlk etapta tabii ki can...


Akut                                  : 0-212-217-04-10
Google Kişi Bulucu        : http://turkey-2011.googlepersonfinder.appspot.com/


Deprem bölgesine gönderilmek üzere Kızılay'ın kana ihtiyaç duyduğu ve yardım etmek isteyenlerin 168'i arayarak yardım edebileceğini duyurdu.

Kızılay' a kan bağışı için Ankara  : 0-312-245-45-00 
                                                    : 0-312-430-18-14
                                   Istanbul  : 0-216-517-08 -00



Van Kriz Masası                                 : 0-432-214-83-81

Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi   : 0 -432-217-76-00

Erciş Sosyal Yard ve DayVakfi          : 0-432-351-59-06

Enkaz Altında Kalanlar Yardım         : 0-505 -869-59-59


Ve sonra o yaraların sarılması gerekecek. Önümüz bayram daha da zoru zorlu kış şartları ile başedebilecek desteklerin  ulaşması gerekiyor.

Kızılay Yardım Hattı   : 0-312-245-45-00
                                    0-312-430-18-14

Tüm GSM Operatörlerinden  Yardım Hattı         :
Azı çoğu olmaz böyle zamanlarda, hepimizin mutlaka yapabileceği bir şey vardır.



Akut                            : 2930 Boş Mesaj     ( 5TL) 
Kızılay                        : 2868  Boş Mesaj   (5 TL)
IHH                             : 3072  VAN yazılacak (5 TL)
KİMSE YOK MU           : 5777   Boş Mesaj  (5 TL)

Istanbul Şişli Belediyesi Mavi Masa :0212-288 75-76  24 ekim pazartesi yeniden tır          
                                                                                                      gönderecekler

MNG Kargo ile ücretsiz koli gönderisi yapılabiliyor.
PTT Kargo da aynı şekilde ücretsiz koli gönderisi yapıyor.

Allah herkesin yardımcısı olsun.













20 Ekim 2011 Perşembe

Aillelerinize sabır, Allah'tan rahmet diliyorum size canlarım, kınalı kuzularım, evlatlarım...

14 Ekim 2011 Cuma

Savaşları, Kralları ve Filleri Anlat Onlara/ Mathias Enard


Michelangelo'nun Osmanlı dünyasına Haliç üzerine yapılacak bir köprü projesi için masalsı ve gizemli bir yolculuğu...
Bugün o proje gerçekleşmiş ve halen ayakta kalan bir köprü olsaydı, nasıl bir silüet olurdu diye hayal etmeden duramıyor insan bu tarihi doku içinde Michelangelo'nun sınırsız merakıyla... Başyapıtı Davut heykeli kadar azametli, zarif ve vakur olabileceği aşikar...
Bir şehrin çimentosunu anlamak için şehrin dokusuna uzanan bir köprü projesi tasarlayan bir heykeltraşın yolculuğu sizi alıp götürüyor adeta.
Dili ve anlatımı akıcı ve bir solukta severek okunur cinsten...

Bir kitabın ardından...Kazuo İshiguro


Sabah sabah kendi kendime çok güldüm, Sevgili  Bilge ve Annesi ile aynı sıra ile aynı ismi vermişiz yazımıza.
Bu yüzden yazımın ismini değiştirdim. Bence bu isim daha doğru oldu:)

İki yıl önce çok severek okuduğum  beni gerek kurgusu, gerekse yazın diliyle çok etkileyen bir kitap ''Never Let Me Go''...  Kazuo İshiguro'dan...Geçen gün zevkle takip ettiğim bloglardan Sevgili Baykuş Gözüyle'nin Nişantaşındaki yıldızlarına bakıp yorum yazarken sağ taraftaki takip ettiği bloglar listesinde gözüme ilişti Hayali Dostlar Mekanı'nın yazısı. Acaba o film aynı kitaptan mı diye girdim. Yanılmamışım evet o film aynı kitaptan uyarlanmıştı. Mark Romalek'in çok iyi bir uyarlaması. Ahh dedim içim gitti,Ankara'da olmak vardı açık havada seyretmek ise ayrı bir keyifti tabii. Aklım takılı kaldı film de, DVD alışveriş yaptığım dükkana gittim, ellerinde yoktu sipariş verdim ancak geldi. Dün akşam keyifle izledim. Uzun zamandır belki de en keyifle izlediğim filmlerdendi.
Hayali Dostlar Mekanı filmi seyretmiş kitabı okumamıştı, bense kitabı okuyup filmi seyretmemiştim. O kitabı okuduğunda kitapta  benimse filmi seyredince  film de o etkiyi yakalayamayacağım konusunda endişelerimiz vardı. Ben kitabı okurken gözümü kapadığımda hayal ettiğim çok şeyi buldum bu  filmde, hayal edemediğim eksik kareler yerleşti adeta. Filmde kitaba sadık kalınarak aynı yalın dil korunmuş ve konu çok iyi işlenmiş. Çokça böyle kitaptan filmeuyarlamalar hayal kırıklığına uğratır beni ama bu defa öyle olmadı kitabın ardından filmden de aynı derece keyif aldım.




Kazuo İshiguro'nun bir diğer kitabı ''Günden Kalanlar''... Yine dili yalın ve etkileyici... Hüzün ince bir sızı satırlarda okumadığınız ama hissettiğiniz ...

11 Ekim 2011 Salı

Defne Bebeğe...


Ayyy canım arkadaşım yine döktürmüş. Ben sadece koordinatları belirttim o döktürmüşte döktürmüş. Nasıl da adıyla özdeşmiş değil mi? Bloğunda gördüğümden beri içim kıpır kıpır, heyecan yaptım, iki kelam edeyim istiyor gönlüm de elime geçsin hele ben kendi resimlerimi çekeyim diye bekliyorum.
Sitemizin eczanesinin sahibi dünya tatlısı naif bir hanım evlenince karşı dairemize taşındı. Busemiz ile aynı zamanlarda doğum yaptı. Bebeğimizin ismi Defne. Allah ismiyle, uzun ömürlü güzel bir hayat sürsün inşallah. Yaz sebebiyle konu-komşu dağıldık, ''durun gitmeyin beni de bekleyin'' diye arkadaşların dönüşünü bekleyince önceleri kapı önünde severken son zamanlarda gitmemiz gecikince utancımdan kapıyı açamaz duruma geldim. En nihayet hepimiz tamamlandık, bu hafta ziyarete gideceğiz.
Nalanım'ın Buseme ve Bademe gönderdiği güzel hediyeden sonra ben de Defne Bebeğe her daim odasının kapısını süsleyecek el emeği göz nuru böyle güzel bir hediye götürmek istedim. Bundan güzel hediye mi olur? Acilen Nalanım'a sipariş verildi ve 2 gün içinde de elime geçti. Yanına güzel bir tulum ile bir de yine Nalanım'ın el emeği  puset içi başkoruyucusu eklenip Defne kızımızın çeyizi hazırlandı.  

Teşekkürler Nalancığım...

3 Ekim 2011 Pazartesi

Bade'ye ve Buse'ye:)))

Nalan teyzesi göndermiş Bade'me ve Buse'me bu güzel hediyeleri. Bakar mısınızzz?  Dükkanına koyacağı birbirinden güzel ürünlerle satış için  hazırlanırken ben her gece bloğuna gidip  gelip gelinini ve yeni doğan kardeşini hatırlatırsam böyle de mahçup olurum değil mi? Beni çok mahçup etti ama ikisi de öyle güzeller ki, ben kızlar adına teşekkür ediyorum Nalan teyzelerine.
Ayy Buseyi kesin kıskanmıyorum şimdilik kendi halinde yalanıp duruyor da ayy kıskanmıyorum diyemeyeceğim bu Badeyi çünkü kıskanıyorum yaa sen şimdi git kendi ellerinle ver bir de bu cicileri tıpış tıpış, olacak şey değil ama olacak işte Nalan Teyzesi öyle istemiş:( Hayır bir de aracılık ederken şöyle bir yanak bir koca öpücük alsam iyi, sevinçten havalara uçacağım da nerdeee, müstehzi  bir gülüş sadece hakkıma düşen:)) Evimde ve elimde dişine uygun ne görürse çekip alıyor ''sende ne arıyor bu beniim yaşıma uygun'' diye bir bakış fırlatarak her defasında:) çook dertliyim çook. Halen Tülinimin ve Nazancığımın gönderdiği ve Badeye kaptırdığım bebeklerimin acısı yüreğimde, ne yani şimdi bu da mı onun diye diye paketledim efendim . Bir yandan da şu B'yi S, şu A'yı U, şu D'yi L mi yapsam diye diye:)) AAA-aaa  ayıp mı? Ayıpsa ayıp yaa o da benimkilerini alıyor :(

Resimler çok iyi çıkmadı :(ama bu güzelliklere Nalan'ın Evi bloğundan bakabilirsiniz (Bademinki henüz yok yayında) amma diğerleri ==)  burada, burada, burada, burada, burada,  ve Buseminkiyse burada ve tabii  almak  için dükkanından  ulaşabilirsiniz:)


2 Ekim 2011 Pazar

Anne Keki:))





Pazar sabahı ne güzel gider dedim şimdi kokusu yayılsa şöyle eve:))
Ama kek mek kalmadı ortada geçen hafta krize soktu beni gece gece Sevgili Cebimdeki Renklerciğim:))
ertesi gün anneye indirekt sipariş verildi ve evden gidildi. Sonra bir ara bir şey öğrenmek için evi aradım telefonla ,1 saatlik işin kalmış dışarıda, eve döneceğim sonrasında. Eve geldiğimde daha blok kapısından girerken bir kek kokusu doldu burnuma. Unutmuşum ben keki ama içim gitti:  '' Ahh dedim, kimbilir kimin dairesinden yayılıyor bu koku'' Ne'li olduğunu tahmin etmeye çalışa çalışa  bindim asansöre. Annem verdiğim indirekt mesajı almış ama ben telefonla arayana kadar unutmuş:)) Ben telefon  edince hatırlayıvermiş, girmiş mutfağa yapmş keki, ben buram buram tüten haline snıff snıfff koklayarak yetiştim, yüzümde koca bir tebessümle.
Elleme daha sıcak, hamur olur, midene oturur nidaları arasında bir dilim itinayla kesildi ve ''Ayyy ne olacak annee, bir şey olmaz banaaa yaaa'' diyerek afiyetle yendi:))
Bu kek bilinen bir tarif, biz de anne keki diye geçer adı:) Ben öyle yağsız, diyet kekler sevmem,hadi bu kerede beyaz unlu olsun diyen olursa diye tarifini veriyorum.


1 Limon rendesi,
1/2  limon suyu,
2 su bardağı un elenecek,
1 su bardağı, süt,
kabartma tozu
vanilya,

(Fiamma kek tarfif verirse böyle olur:))  yumurtayı ve şekeri unutmuşum Nevalciğim sağolsun uyardı)
3 yumurta
1 sı bardağı şeker,
1 su bardağı  yudum sıvıyağ

Sıvı yağ hariç tüm malzemeler karıştırılacak mikserle, en son sıvı yağ önce kek kalıbına dökülecek, kek kalıbının içinde gezdirilecek sonra malzemelerin içine ilave edilecek. yine mikserle hafifice karıştırıp bu kere yağladığınız kek kalıbına alınıp 175 derece de kabarana kadar pişirilecek yaklaşık 45-50 dakika. Kapak açılmayacak bu arada:))

Yaparsanız sizlere de afiyet olsun. Ben dünden beri yine kek krizindeyim , bu kere klasiğin dışına çıkıp Sevgili Antep Gelini'nin tarifini deneyeceğim:))

1 Ekim 2011 Cumartesi

Ağaç Broş/kolye


Tezgah yarı kurulu kurulu olmasına da, da işte:( hazır takı malzemelerini dökmüşken yine ortaya mutlu mutlu çalışacağım çalışmasına da dış işler, iç işler üstüne evde yatılı  misafir olması engel teşkil ettikçe elimden iş çıkmaz oluyor kalk otur.
Broş olarak başladım bu ağacın yapımına biraz dantel  ve bir kaç minyatür kuşla, ama arka aparatını bile yapıştıramadım henüz:( Ağacın arkasında zincire geçirmek için halka da var ama bu haliyle halen natamam. Bittiğinde hem broş hem de zincirle takılacak bir kolye ucu olacak.