.

.

30 Ocak 2012 Pazartesi

Bugün bennnn...:))


Nedretciğimin ve Nazancığımın berelerini örerek seri üretime geçtiydim nice zamandır. Malum bu bereleri ördürmek için vakitsizlikten fason işçi tutmuştum, bir müddet ablamın arkadaşlarına seri üretim hizmeti verdikten sonra tam ben isyan edecekken, fason işçim yan çizdi ve kendi el işine döndü. Bir ara iki elden örmeye başlamıştık, kaç tane ürettik sayısını bile hatırlamıyorum.
Örmesi zevkli, sökmesi zevkli. Ben kafama bir şey takamam, sıkılırım, daral gelir bana, lakin bunlar pek bir havadar. Her iki arkadaşım da analık yapıp isim takmamış bereye, isim anası ben olsam mı acaba:  Menopoz Beresi:)) Nasıl iyi mi?
Anne'ye, Bade'ye ve Buse'ye

Ve tabii halamıza...

Bugün özel teslimat günümdü:)) Dün Bade'min canı çekmiş benim tırtıl kurabiyelerimden, hiç bir şeyle arası hoş değil şu aralar zaten öyle çok abur cubur yiyen bir çocukta değil. Teyzesi  girmiş mutfağa ve yapamamış, sonuç hezimet:( gece ulaştı haberi, dayanamadım bu kere ben girdim mutfağa tırtıl kurabiyeler için. Sabah güne erken başlayıp evdeki işlerimi yola koyduktan sonra kara kışa, TV lerde  evden çıkmayın uyarılarına rağmen düştüm yollara. Yolcudur abbas bağlasan durmaz:)) 
Ohh iyi ki dinlememiş, gitmişim, öptüm kokladım ikisini de,1 aydır hastalandığım için uzaktım her ikisinden de.
Nasıl büyümüşleri nasıl şekerler, hangi birini koklayacağımı şaşırdım. Minik Buse sizler için bir kerelik  mankenlik yaptı berelerime.Nasıl ama, lokum lokum değil mi ablaları, teyzeleri? 
Bade'nin hareketliliğinden resim çekmem mümkün olmuyor, çok can sıkıcı, çektiklerimse kabiliyetsizliğimle birleşince iyi çıkmıyor, bu yüzden tek model kullanabildim bu yazıya inşallah bir dahaki sefere de bir kerelik mankenim o olur:))


27 Ocak 2012 Cuma

Annemin Asaları...



Her zaman ortalığı harman yerine çevirecek şeyler yapmak şart değil ya, biraz da abidik gubidik şeyler yapmalı, hatta sen hiç müdahale bile etmemelisin kendiliğinden oluşsun değil mi?
İşte dahiyane fikirlerimden biri daha karşınızda:))Annemin asaları ile yakın ilişki de :) Daha yere ucunun değdiğine şahit olmadım ben o asaların:)) Bir dolu var evde üstelik... Çoban asası bile var... Ablam sağolsun her gittiği yerden bir tane yakalar getirir ben de bir yerlere tıkıştırıp dururum onları. Ama bu ikisi el altında bulunanlar ve daha çok  annemin oda kapısının ardında duranlardan. Asa deyip geçmeyin, acaip fonksiyonları var. Annemin elindeyken, ki genelde havada daireler çiziyordur, bir orkestra olsa karşısında mutlaka bir eser çaldırır havadaki o kadar hareketiyle. Sonra çok iyi yatak altına düşen ıvır zıvırı çıkarıcıdır. Ya da yüksek bir yerdeki bir eşyayı tek hamle ile merdiven kullanmadan tam kafanıza indirerek alabilirsiniz. Ayrıca iyi bir uyandırıcıdır, yere düşerken laminant üzerinde öyle tok bir ses çıkarır ki kime ne oldu diye fırlarsınız yatağınızdan. Tabii sık sık düşer bu asalar ve neden düştüğü de pek anlaşılamaz ev halkı tarafından. En belirgin düşme sebebi depremdir, 4 ve üstü bütün depremleri Kandilli Rasathanesi kadar iyi tahmin edebiliriz. Lakin en çok bu işlevi beni sürekli tedirgin edip durur, sair düşüşlerini saymazsak sürekli tik halindedir ben de asaların ucunda insan olmadan ki  hareketliliği. Hani gece vakti şu notluğu yaptığım günlerde kendiliğinden bir parça arttı, tam atacakken aklıma, aklımdan çıkmayan asalar geldi. Bu mudur, budur dedim. Şu Faber'in Tack-it olayını sevdim, başka markalarda da vardır mutlaka ama benim elime o geçti, memnun da kalıyorum sonuçlarından:)) Bir parça Tack-İt ile duvara monte edip sabitledim.Size de farklı işlevsellikler açısından fikir verir belki:)) Ohh ne rahatmış ne zaman düşecek diye düşünmeden yaşamak...

26 Ocak 2012 Perşembe

Çöp Kovası:)

Artçılar var tamam da, artçıların da artçıları var:)) Hani şu damacana kılıflarını yenilemiştim yaa, çıkardıklarımdan bir tanesini doğru çöpe yolladım çok şükür. Diğerine baktım eli yüzü nispeten düzgün, dursun bakim biraz diye bir köşeye ayırdım.



At gitsin onu da , ne yapacaksın değil mi? Ne yapacağım efendim, tabii dertsiz başıma her zaman olduğu gibi  çorap öreceğim  ve kendime iş çıkaracağım:)) Bir de diyorum ki hiç dinlenmeye vakit yok, gerçekten yok emeklerken dahi zaman yetmiyor bana kimi gün, her daim yapacak bir şey bulup duruyorum, ama böyle dinleniyorum ben, el el üstüne oturmak bana göre değil,, kızma bana Nalanım:),  hele sonuçta bir şeyler çıkınca ortaya seviniyorum da üstelik...






Herkes sepet örerken ben kısmi de olsa sepeti sökerek başladım işe yine her zaman olduğu gibi 1*1.5 m2 lik balkonumda.(Eğer yazlıkta olsaydım diğer taraftan söker balkona abajur yapardım o başka:)) Ama kış günü  bu işe kalkışmak bile akıl kârı değil. Hava güzeldi başladığım zaman, güneşti lakin sonra birden sertleşti , fırtına çıktı hem de ne fırtına:( bu yüzden odaya taşınıp kalan dağınıklığı orada toparlamaya  ve bu kere odanın ortasında tekrar dağılmaya devam ettim. Öyle bir dağıldım ki diğer aşamaları resimleyecek bir alan bile yaratamadım, daha sonra bu yazıya baktıkça yüzüm kızarsın istemedim açıkcası:)) Bu aşamadan sonra sıcak silikonla  o sökülen kısımları sabitledim.  İç tarafından sağlamlaştırmak için silikonla yapıştırarak kurdela geçtim. Bir kartondan daire kesip yapışkanlı kağıtla kapladım, o daireyi sepetin altına silikonla monte ettim. İçine sulu şeyler pek atmam ama her ihtimale karşı köpük naylon kapladım, naylonu dışa doğru ters çevirip sabitledim ve kalın bir kurdela ile süsledim.  Üstüne bir kapak yapınca sonuçta  işte bu çıktı ortaya.



Hayda bunu da ne yapacaksın, bunca dağılmaya değer miydi diye sormayın:)) Bizim evin en son ulaşılan ve oturma odamızdan en uzak mekanı mutfaktır. Bense her türlü dağınıklığı hobilerim sırasında işgal ettiğim bu odanın bir köşesinde gerçekleştiriyorum ki çöp başı mutfağa gitmeye kalktıkça ömrüm yolda geçiyor. Önce ufak bir çöp kutusu edindim, bazı gün yetti bazı gün taştı, olmadı. Sonra balkon demirine torba asmaya başladım o da hoş durmadı.


Sonunda bizim damacana kılıfının artçısı oldu bana çöp kovası:)) Yine balkonda duracak tabii ama bana daha yakın olacak gidip gelmelerden kurtulacağım, he hee aklımı seveyim:))





Kanaviçe İpi Bobinleri


Elimdeki her işte olduğu gibi son yaptığım kanaviçe setinden de artan ipler oldu.  İlk seti kullanmaya başladığımda neresine yetecek bu ipler diye düşündüydüm oysa ama yetmekle kalmayıp arttılar bile. Ufak işlemeler için lazım olur diye atmaya kıyamadım, öyle saçak saçak da dolaşmasına gönlüm razı olmadı. Bazen bir sap ip  rengi için kıvranıp duruyor insan. Hem derli toplu dursun hem de bobinler bir defalık olmasın çok kere kullanımlı olsun dedim. Otel dikiş setlerinden büyükçe olanlarından birini baz alarak kalıp çıkardım kalın bir kartonu  elimdeki yapışkanlı folyo ile kaplayıp kestim. 50 yi geçti ama burada sadece bir bölümü var halende kesmeye ara ara devam ediyorum.
Tabii bütün bu hazırlıklar Serpilciğimin sergisinden  aldığım ama farklı amaçla kullanacağımı söylediğim kanaviçe iplerimi barındıracağım kutu için:)) yani şimdilik öyle, kutu daha sık elimin altında olsun istiyorum aslında belki başka yere aktarırım bu ipleri hiç belli olmaz benim ne yapacağım.





24 Ocak 2012 Salı

Damacana Kılıfı

İşte bir zihni sinir projem daha bitti : Damacana Kılıfı


Git al diyeceksiniz, almam, bekliyorum diyeceğim.
Bekleme aşamasında eskiyen kılıflara geçici bir çözüm benimkisi aslında, çünkü asıl almak istediğim üretilip satışa çıkmadı henüz:))) Daha doğrusu 2 yıl önce bir kere Carrefour-Sa'da satışa çıktı da  bir daha üretilemedi. Elim kolum dolu olduğu ve  ev tadilatı nedeniyle her yer ayakta olduğu günlerdi, nasılsa gün bitmedi ya  bir daha geldiğimde alırım dedim alamadım, tabii sonra çok pişman oldum, aramadığım yer kalmadı o gün bugündür. Hasır görünümlü soft renklerde plastik  damacana kılıfıydı bu istediklerim yıka, çamaşır sula, çitile bir şey olmayacak cinsten. Bana öylesi lazım, hem pratik, hem hafif, hem temizliği kolay, hem yer kaplamayan hem de üzerine tam oturan. Huysuz ve huzursuz ruhun illa onu istiyor. Ne damacana kılıfları çıktı da karşıma almadım. Hani beni ne doktorlar ne mühendisler  istedi de varmadım derler yaa ,işte  aynen öyle:))

Ne yapsam ne etsem derken evdeki bir deri parçası ile balkona yaptığım stor perdenin geniş geldiği için kestiğim kısmını birleştirdim ve bunları çıkardım ortaya.

Ey Carrefour duy sesimi, daha önce hangi plastikçiden getirttirdiysen yine getirt, bir değil 2 tane alacağım, en iyi damacana kılıfı müşterin olacağım, söz, hatta sana müşteri bile bulacağım.

23 Ocak 2012 Pazartesi

Ohhhhh beaaa!!!


Sırf stress atmak adına yaptım bu çantayı, ohhh beaaa gözüm  açıldı)))



Ne zamandır durup duruyordu bu sapsız çuval görünümündeki çantamsı şey, nerden geldi onu da hatırlamıyorum. Bir şey yaparım bir gün derken günlük örgülerimi toplayacağım bir çantaya dönüştürme fikri gelişti birden beyinciğimde hani şuuu simple kanaviçeyi işlerken.  Google Baba'ya sordum en basit şekliyle bir gül nasıl yapsam diye. Ve tam da aradığım gibi az-öz bir örnek görünce hemen kolları sıvadım ekranda  büyütüp kopyaladım.(Bu benim örneğim diyen varsa adını sanını seve seve yayınlarım, kusuruma bakmasın yine her zaman olduğu gibi not almamışım, yanlız bir kenar işiydi hatırladığım)  Alel-tecel  rasgele çizdim, sonra gelsin canını sevdiğim kandırık çarpılar. Hesapsız, kitapsız, bir oraya dal bir buraya dal derken sapının dikilmesiydi,  yıkanmasıydı, kurumasıydı,  ütüsüydü 1 günde bitti. Herşey serbest, kah yün kullandım kah kanaviçe ipi, kanaviçe iğnesiyde neymiş, yorgan iğnesi ne güne duruyor, işlerken de bir yandan güldüm kendi halime...



Diğeri oldu da bu olmadı mı yani  söyleyin bana aaa dostlar. Oldu pekala, vallahi de oldu:) Benim gözler miyop, uzaktan daha da güzel gözüküyor gözüme sanki baskı gibi üstelik, hem getir bakim sayayım, doğru mu işledin  diye hesap mı soracaklar bana öbür tarafta:)) Pembe güller bunlar, gözümü gönlümü  kandırıp işlediğim pembe zararsız yalanlar...



22 Ocak 2012 Pazar

Demek simple'mış!!!



Halam Amerika'da yaşadığı yıllarda arkadaşının da önerisiyle kolay bir başlangıç yapmak için set halinde almış bu Cross Stitch nam-ı diğer öz hakiki türkçe kanaviçe setini. Yıllar yıllar içinde eli deymemiş bir türlü yapmaya, sonra Marmaris'e yerleştiler aslında vakti var var olmasına da , hep bana söylüyordu ''Ben artık bu yaşımda yapamam, sana göndereyim sen değerlendirirsin Şuleciğim'' diye. Dediğini de yaptı:)) bana gönderdi:))) 3 tane çok güzel set. Ben de mi geç kalmışım ne ahh halacığım, ben de de kalmamış o gözler, aldığım anda hepsi birbirinden güzel olmasına rağmen bir  panik yaptım ki sormayın. Bir tanesi baskısız, bir tanesi tüm işleme tekniklerini kapsıyor. Baktım baktım en kolay bu gözüktü gözüme zaten kapakta da koca harflerle yazıyor:'' No count, Less Stitching time, it's simple! Yine Fransız düğümleri, sık iğne, sap işi gibi teknikler var var olmasına da işte o ''Simple'' kelimesi cazip kıldı herşeyi. Gelin görün ki işlemeye başladığım andan itibaren o iğne topuzu başı kadar deliğe 3 sap iple en az 3 kere dalınca anladım  SİMPLE'ın hem alaylık hem de kalaylık bir kelime olduğunu:))

Ahh benim canını sevdiğim Kandıraviçelerim:)) Bir kere daha anladım ki şu kadınlık mazoşistlikle eşdeğer, otur işle benim yaptığım gibi kandırıklarını, olsun sana kandıraviçe değil mi ama? Ya bu kadınlar mazoşist ya da bu türü setleri hazırlayıp piyasaya sunanlar ve de kadınların aklını çelenler sadist.

24.12.2011-15.01.2012 Vallahi bir yıl geçmiş aradan:)

Öyle ince detaylar ve o kadar çok renk kullanmışlar ki yani pes dedim işlerken...

Özellikle geceleri işlemeye vakit bulduğumdan epey zorlandım ama bitince gerçekten güzel oldu, değdi yani zaman zaman kurdeşen dökmeme. Şimdi bir süre ara verip diğerine başlamak için cesaret toplamam gerek, haydi, biraz bana moral verin de bir gayret onları da bitirebileyim...

Bu da bitmiş daha yıkanmamış hali. Neredeyse her aşamasında ellerinizi sık yıkayın diye yazıyordu sinir geldi el yıkamaktan, hadi el yıkamakla kalsak iyi anlamadığım bir şekilde işlemeler bitince çerçeveletmeden önce yıkayın diyordu.Madem sonunda yıkatacaktın ne diye ellerimi yıkattın bana habire. Bir türlü karar veremedim  ya solarsa ya renkler akarsa ne yaparım diye korkarak  yıkadım. Bişicik olmadı:)

Flashsız çekim
Fiamma Production iftiharla sunar:)

Darısı diğerlerinin başına:)

18 Ocak 2012 Çarşamba

Baskın Var!!!


Bilgisayarlarınız ayarları ile yine oynamayın Fiamma şaşmış kendini aşmış neler yapmış diye, bu güzellikler benim elimden çıkmadı malesef ki bunları yapamam daha ben ama belki ilerde pek heves ettim ne yalan söyleyeyim içim gitti:))
Bugün baskın yapıp Serpilciğimin Beşiktaş Belediyesindeki sergisine gittim. Bu cicilerde sergiden edindiğim ganimetler. Her biri Serpilciğimin ve arkadaşlarının kursta emek vererek yaptıkları birbirinden güzel parçalar içinden kendim için seçtiklerim.Nasıl güzeller değil mi? Ahh daha neler var, neler de ev tıkabasa dolu, yer lazım herbirine ayrı ayrı.
Serpilciğimle işte tam da bu vesile ile tanışmış olduk. Gayet cool bir şekilde sergi alanına ulaştım ve içeri girip gezmeye başladım. Baktım Serpil'in kırkyama bebekli örtüsü bir masanın üzerinde salınıyor. Gittim yanına hani sinir olurlar yaa insanlar ellenmesinden mahsustan elledim, ''Fiyatı ne kadar bunun?'' dedim gayet şımarık bir şekilde. Eğer çok fazla fiyat söyleseydi hemen cevabım da hazırdı, ''Çok istiyorsunuz alt tarafı kumaş parçası '' deyip sinir edecektim Serpil'i. Hemen atıldılar hep bir ağızdan ''Satılık değil o!!!'' diye. Ben de ''Madem satılık değil ne diye sergiliyorsunuz, olmaz kiii aaama'' dedim. Serpil'in kaşı bile oynamadı vallahi, öyle tatlı, öyle mütevazi ki. Sadece ''Şulee??'' diyebildi:))
Sarıldık, oturduk konuştuk. Ben  eğer o patchwork örtüden sıyrılsaydım, yakalanmasaydım o koltukları da onlar yaptılar sandığımdan ''Şunların üstüne oturabilir miyim?'' diyecek daha da sinir edecektim ama olmadı:( Serpil cin mi cin hemen tanıdı beni, eeee Ahh şu Banu yok mu Banu ondan almış muzur biri olduğum hakkındaki istihbaratı. Neyse efendim, az sonra oo koltuklara kurulduk karşılıklı, bana kekler, meyvesuları, çaylar ikram ettiler. Sakarlık yaptım  üstüme başıma döktüm saçtım, hoş gördüler hatta yine gel bile dediler:)) Sıra geldi tabii her zaman olduğu gibi  Banu ile uğraşmaya, Banu'yu telefonla aradım ama müsait değilmiş. Solmaz teyzemle lafladık beni arasın deyip kapattım telefonu. Az sonra telefonum çaldı, baktım Banu, Serpil'in eline tutuşturdum telefonu konuştular bayağı. Canım yaaa yanlış çevirdim sanmış konuştu da konuştu Serpil'le. Nice sonra anladı durumu, gülüştük, kıskandı mı ne biraz da:)) Hasta uğraşmadım fazla.

Hem Serpilciğimi hem de o tatlı arkadaşlarını çok sevdim. En kısa zamanda yine bir araya gelmek üzere söz de alıp ayrıldım yanlarından yüzümde koca bir gülümsemeye . Şu sergileri bir bitsin normal hayata dönsünler bir gün de kurs alanını dağıtmaya gideceğim çok zevk aldım ben bu işten:))

Dikiş Kutusu ama ben farklı amaçlı kullanacağım yine dikiş malzemelerini koyacağım da biraz daha farklı düşündüğüm:))


Safinaz!!! Bu ismi ben taktım eve gelince.
Bade ve Buse için aldım ama bana geldikçe oynayacaklar bize geldiklerinde oynayacakları hiç oyuncak kalmadı  evde Hiç götür diye beni ikna etmeye çalışmayın onlarda oyuncak çok, hem ben de anne evladıyım o bebek bu evin bebeği:)

Çingenem, çingenemmmm...
Benim ilk ikonumdaki resim olması ashabiyle pek bir severim kendilerini....



Hani bu yazıda bahsi geçen adresler derseniz işte onlar burada efendim:

Serpilciğimin adresi      HOBİLER                  : http://aksungur46.blogspot.com/
Serpilciğim bahsi geçem Patchwork çalışması  : http://aksungur46.blogspot.com/2011/08/kizlarim-bitti.html
Hobiye Doğru 7'den 70'e Halk Eğitim Merkezi : http://www.hobiyedogru.blogspot.com/

Bir de Sergiden çıktıktan sonra yol üstünde bir kafe de puf puf molası verdim günü sindirmek istedim biraz içime. Çok hoş naif bir hanımla tanıştım ayaküstü puflarken. Hep söylüyorum yaa ilgi alanları benzer olan insnlar birbirini buluyor diye. Sanırım elimdeki torbalarda etkili oldu zevklerimizi paylaşmakta, kendisi Bodrum da yaşıyor ve kısa bir dönem için Istanbul'da. Hoşbeş ederken sitesinden bahsetti bana Gül hanım. Üreten bir hanım, hobileri olan güzel bir insan. Hiç boş vakti yok, sitesine baktım çokda güzel battaniyeler üretiyor. Hem satın almak isterseniz güvenle de ulaşabileceğiniz bir adres hem de hoş fikirler bulacağınız sıcacık bir site dostu daha kazandım ben de kendi bloğumun adresini verdim aramıza katılsın hoş bir dostluk kuralım diye.. Güzel bir gün değildi de neydi siz söyleyin bana.
İşte Gül Akın hanım'ın adresi : http://www.bobolulu.com/

16 Ocak 2012 Pazartesi

Somon Güllü Notluk ve Kalemi :)))


Gece gece başıma ne iş açarsınız ey Nedretciğim, Nihalciğim!!
Hayır ben de de kabahat var sadece müsebbipleri de suçlamamak gerek, her gördüğüne atılma!!! ben de istiyorum, ben de yapacağım diye, gör, beğen, güzel olmuş, fonksiyonel olmuş de geç, beynine, beyinciğine kaydetme , hadi kayıt yaptın kurt gibi kırt kırt kemirmesine izin verme, değil mi? Yokkk nerde, gece yarım olmuş gözlerime kürdan takacağım neredeyse ama yatsam ertesi güne bıraksam kesin rüyama da girer, günler çuvala konmuş, ben somon rengi gül arar dururum. Ev dandini oldu uygun bir gül bulana kadar, bugün gittim geldim gece vakti çıkarıpta kullanmadığım malzemeleri yerlerine koymaktan bitap düştüm.
Şart mı diyeceksiniz, şart efendim şart. Nedretciğimle, Nihalciğim buzdolaplarına notluk magnet yapmışlar hatta Nihalciğim bütün gece seri üretime geçip çeşit çeşit yapmış, bir de yaptıkça yayınlamaz mı? Hangi birine ayy bu daha güzel olmuş diyeceğimi şaşırdım, ihtiyacımda var üstelik böyle bir şeye. Ben kapı girişine koyacağım, mutfak hem  çok uzak hem de buzdolabının üzeri dolu, yani  benimki pek ayak altı  onların yaptıklarından niye eksik olsun kiii değil mi ama? Onların yaptıkları benim yaptığımdan kat be kat güzel haliyle, ben fazla göze batmayacak bir şey yaptım ev halkından korkuma, bir gün her yere bir şey takıp takıştırdığım için evden kovulacağım diyorum da kimse inanmıyor. Bu yazının altına adreslerinizi bırakın ki kovulduğum zaman hobilerimi devam ettirebilmek için hazırlıklı olayım...

Hadi bunu böyle bitirdik de, bitti mi beyinciğine dolanlar derseniz. Hayır bitmedi, nerdeeee o huzur ben de ????? Nazancığımla yine Nedretciğimin yaptığı bereler pek bir favorim. Fason işçi tuttum yine, ara sıra naz niyaz ediyor, o örüyor ben iki iş arasında söküp dikişlerini yapıyorum. Pek sevdim bu işi:)) Pek yakında onlarda yayında... Az rahat durun kızlarrr, yetişemiyorum hızınıza:)) Hem Banuşum da hasta, belki o da yapmak ister:)

8 Ocak 2012 Pazar

Yüreğimdeki kara gölge...

Canım arkadaşım Bulut Gölgesi/Tülinciğim'in annesi Nur Sultan'ı kaybettiğimizi blogları tararken Sevgili Adadenizi ile Dileğin bloğunda okudum. Elim günlerdir telefona varmıyor, bilgisayarı açmak gelmiyordu hiç içimden istemediğim bir haberle karşılaşırım korkusuydu hissettiğim. Malesef hiç istemediğimiz oldu.

Başın sağolsun arkadaşım, söylenecek çok şey var biliyorum ama, sözün bittiği yerdeyiz işte. Allah sana ve ailene ve evlatlarına sabırlar versin, mekanı cennet olsun anneciğinin.

2 Ocak 2012 Pazartesi

Bir etkinliğin ardından...


Sevgili Hayat Melodisi arkadaşım  yeni bir yıla girerken biz blog dostlarını güzel bir etkinliğe davet etti. Ben de biraz moral olsun, son yaşadığımız sıkıntılı dönemlerden sıyrılalım yeniden üretip enerji oluşturalım  diye böylesi güzel bir etkinliğe seve seve varım dedim. Benim bu etkinlikte hediye gönderdiğim arkadaşım Nesli Akçay'dı. Cıvıl cıvıl dolu dolu bir blog ve genç bir blog yazarı ve severek takip edeceğim bloglar listeme ekledim kendisini. Yeni bir yıla girerken sevdiği insandan belki de hediyelerin en güzelini en anlamlısını Sevgili Neslihan almış ben kendisine bir ömür boyu mutluluklar dliyorum. 2012'de her daim şansı bol olsun.

Bu etkinliklerin en hoş yanı tanımadığımız yeni bloglar keşfetmemize neden oluyor ki bana 2 ve bugün elime ulaşan birbirinden guzel hediyeleriyle 3 yeni arkadaş tanımama vesile oldu. Bu sabah kapım çalındığında zarfın üzerindeki ismi hiç tanımadığımı görünce paketi almakta bile tereddüt ettim önce acaba yanlışlık mı var diye postacı ısrar edince de aldım:), daha bir fazla meraklanıp heyecanlandım. Paketin açtığımda sımsıcak satırlar, bir çift çok naif bir küpe, misler gibi bir parfum çıktı paketimden. Sevgili Sonaycığım nam-ı diğer http://biritesetturdemodamidedi.blogspot.com/  idi bu güzel hediyeleri bana gönderen arkadaşım.Öncelikle kendisine ve ailesine büyük acıları için başsağlığı diliyorum. Allah sabır versin Sonaycığım sana ve ailene ve dedeciğin nurlar içinde yatsın. Sınavlar hiç bitmiyor yaşadığımız sürece, hiç bitmeyecekte. Aynı acıları tadmış biri olarak  kelimeler yetersiz kalıyor böyle anlarda Sevgili arkadaşım. İnan hiç göndermeseydin ne kırılırdım ne de neden benim hediyem gelmedi diye sorardım. Affet diyorsun yaa affedecek birşey olmadığı gibi ben daha çok ezildim o güzel hediyelerinle böylesi bir zamanında bir de beni düşündüğün için. Çok teşekkür ediyorum.