.

.

20 Nisan 2012 Cuma

Yeşil Ördek-idi....



Bir ördek olarak dünyaya gelmişti, avcıdan, tazıdan kaç, yırtıcı hayvanlardan kaç, kış geldi bir oraya bir buraya göç nereye kadar, artık emekli olup yerleşik bir hayata geçmek onun da hakkı değil mi?
Göçer kuş, nasıl olacak buu?
Son fırtınada kurtulamadı zaten elimde kalan en iyi resmi yukarıdaki:(  üstüne üstlük uzuvlarını da kaybedince acil olarak operasyona tabii tuttum. Ördek olarak zaten bana da pek yakışmıyordu, ne yani balkona her  çıktığımda gözüme iliştikçe ''Yeşil ördek gibi daldım göllere...'' türküsünü mü çığırayım işim gücüm hiç bitmez o zaman benim:)), yok yok uymaz pek bana...
Peki ne olsun? Bir serçe? Serçe olamayacak kadar büyük... Bir kırlangıç? Ama  yine çok cüsseli... Bir karga?Yok, yokkk...
Yoksa bir güvercin mi? Aman hiç istemem, onlardan kurtulayım diye balkonu F tipine çevirmedim mi ben:(

Derken derken sonunda buldum.... Bir martı, evet evet bir martı olsun, Istanbul olsun biraz, denizin sokak çocuğu ve gecenin özgür serserisi olsun......
Kah Rumeli Hisarında oturup bir türkü tuttursun bir garip Orhan Veli başının üzerinde uçuşurken martılar, kah bir Can Yücel şiirinde soğuktan moraran kanatlarını ısıtsın martılar...

Biz bakalım işimize eğer bu şiir dünyasına bir dalarsak hiç  çıkamayız içinden...

Bakalım yeşil ördekten geriye ne kalmış, envanter çıkaralım:

1 adet kopuk baş ve başı her defasında koparan bir ray
1 tek göz
1 tek ayak
1 gövde

Martı için bize ne lazım:

1 adet baş
1 adet boyun
1 adet gövde
2 çift ayak
2 çift göz
süs püs ve boya...
Şişten bir ayak ekledik, ana malzemeler tamam:)

En zor kısmı boya kısmı oldu ,beyaz boya tamam da onun dışındaki bütün renkler kurumuş, pul pul kazıdım şişe dibindeki boyaları canım çıktı boya imalat aşamasında Allahtan ki bu martının fazla renge ihtiyacı yok... Sonunda bitti ve yerine yerleşti. EEE ben sevdim bakalım siz de beğenecek misiniz?


Boyalar kurumuş, çok kötü:(( ez Allah ez...






Astık kuruyor:)

Geceye kaldık ancak bu gecelik bu kadar  resimleyebildik:))

Not: Ahşap boyama işlerinde vernik olarak ne kullanıyorsunuz, yani en iyisi ne arkadaşlar, bayatladığından mıdır yoksa kurumadığından mı nedir anlayamadım yapış yapış kullandığım Cadence su bazlı  vernik, düzeltmek için yapabileceğim bir şey var mı yoksa tam kuruma  gerçekleşince geçecek mi o yapışlık?

16 Nisan 2012 Pazartesi

2012 Yılı Dikiş Kutusu ve Müştemelatı Yenileme Çalışmalarının En Yenisinin Yenisi:))

Yorgunum da yorgunum:))) Dağılıp toparlanamamaktan tam toparlanacakken yenilerini ekleyip dağılmaktan dellendim. Malzemelerimden hiç şikayetçi değilim(!) el altında bulunmasını seviyorum çarşı pazar dolaşmak yerine ev içinde dolanmaktan ve yerlerini hatırlayamamaktan muzdaribim sadece. Ne çok el altında malzeme var envanter bile çıkaramaz oldum:))Bu yüzden benim her yıl yaptığım dikiş kutusu ve müştemelat çalışmaları bitip tükenecek gibi değil, hazırlıklı olun bu duruma, bir de halacığım Marmaristen malzemelerime yüklüce bir takviye yapınca yeniden yenilemek, yeni müştemelatlar yapmak elzem oldu. Hiç bir dikiş kutusuna sığamam ben bunca malzemeyle. Yazının başlığı konusunda  ise nedendir bilmem hiç sıkıntı çekmiyorum, bir önceki yazıdan kopya çek, başına ve sonuna ekle, gönder:))Bu sene rotar yapıp 3 ay gecikmeli olarak ele almışım dikiş malzemelerini:) İlki burada, daha öncekiler sanırım 10marifette:)

Gelelim dikiş kutusuna  yapılan müdahalelere ve yeni eklenenlere:)) Ana kutu ve makaralar için yaptığım kutuda radikal değişiklik yok, sadece yapışkanlı kağıtla kapladım.



Düz mukavva kartondan  3 tane çekmece yaptım, Paşabahçe'nin çok sağlam olan kutusunu dışlık olarak kullanarak 3 tane raf oluşturdum,  daha az el altında bulunmasını istediğim makaralar için mini bir dolap oldu bu kutu kullanımı da çok rahat.Henüz kulplarını takamadım daha doğrusu düğme ile mi kulp yapayım yoksa gerçek kulp mu takayım karar veremedim.  Müştemelata 2 tane tava yoğurt kutusu daha ekledim ki birine küçük ve orta boy fermuarları, diğerine uzun ve metal fermuarları yerleştirdim. Bu fermuarları bile boylarına göre ayırmak başlı başına bir iş ve bir tane fermuar aradın mı tekrar dağılması ise kaçınılmaz.  Her bir fermuarın başına kartondan delikli kağıtlar zımbalayıp lastikle bölüm bölüm bağladım ki bir daha kolay dağılmasın, neredeyse bir gece bu tasnif işi ile uğraştım,yer olsa ince bir boruya takmak çok daha kullanışlı olurdu ama olamadı. Lastik, cırt-cırt ve türevi malzemeler için bir kutu daha yaptım. Düğmeler halen karman çorman özellikle koyu renk bir dolu düğmenin ev içindeki akibetleri meçhul:)) Düğmeler bir araya gelince bu çekmeceli mini dolabın aynısı ebatlarında bu kere 6 gözlüsünü yapmayı planlıyorum ki boy ve renge göre ufakta olsa bir ayrım yapabileyim.



 Geldik işin en çetrefil yanına, en azından bu malzemelerin tümünü toplu halde tutacak yeni bir yerleşke lazım. Oturma odamızda ecza dolabı olarak kullandığımız bir kapaklı bölümün neredeyse yüksekliği hiç kullanılmıyor, ince bir sunta parçası keserek 2 göz olan dolabı 3 göze böldüm. Bu tür ince sanırım 7mm lik suntaları kesmek için önerisi olan var mı, kıl testere ile kestim ama çok zorlandım, nerdeyse 9 parmak kalacaktım:)Üst gözdeki 2 kutuyu evdeki ilaçlar için ayırdım birine hap birine solüsyon krem ve mai  ürünleri koydum lakin pek içime sinmedi kutuları da kaplamaları da acaba  ilaçlar için ayırdığım gözü tekrar sunta ile 2ye bölüp altlı üstlü 2 çekmeceye mi dönüştürsem:) Orta göze oje aseton ampul  gibi ıvır zıvırı, en alt göze ise dikiş malzemelerini yerleştirdim, bakalım kullandıkça sonuçları göreceğiz. Şimdilik bu kadar bir de daha önce yayınlamıştım nakış iplikleri işi bitti, daha kurdelalar, danteller, fistolar,kumaşlar var... Yünler var, boyalar var, boncuklar var, payetler pullar var, takı malzemeleri var. Ben dellenmeyeyim de kim dellensin:) Çekinmeyin unuttuğum varsa hatırlatın ağlayacaksam önceden bilerek ağlayayım...
.





14 Nisan 2012 Cumartesi

Kaktüsüm çiçek açtı:))

Duyunda inanmayın, şaka şaka:))
Bu kaktüs başka kaktüs:))Halamcımın gönderdiği Marmaris kolisinden çıktı bu kaktüs.Bana örnek olsun diye göndermiş halam telefonda öyle dediydi, bayağı bir yıpratmış yıllar:)) Malum ben balkonumda canlı çiçek yetiştiremiyorum, doğa da açan her çiçeği büyük bir aşkla sevmeme rağmen çiçek yetiştirme konusunda elimde yok üstelik, bazısı yaprak kırar yere atar ağaç olur, ben dal budak kök ekeyim üç gün sonra odunluk çıra olur, yaa fazla sulayıp boğuyorum ya da az sulayıp kurutuyorum yani üst ve alt sınırlarım var da bir türlü ortam yok benim. Geçen yıl balkon düzenlememi yaptıktan sonra yayınladığımda Tülin Sultan pek içerlemişti yapma çiçeklerimi görünce ''Kaktüs yetiştir sen de!'' dediydi. Utandık, sıkıldık, 4 tane kaktüs edindik alel tecel:)) Ne yalan söyleyeyim nemrut nemrut bakışmaya başladık kaktüslerle:)) Senede bir kere heyecan yaşatacaklar diye bekledim ama hiç unudum yok. Felsefesi olan bir çiçek,hatmettim bütün seceresini,  kış uykusuna yatırdık, ,uyansın diye bekledik,sprey sulama yaptık ılık ılık, ı-ıhhh, somurtup oturuyorlar oturdukları yerde, hiç icraat yok üstelik halamın gönderdiği kaktüsten de bir yıl sonunda bir tanesi beter durumda:) Olmadı onu çıkarır yenilenmiş haliyle bu kaktüsü ekerim o kaktüsü de suyunu sıkar tekila yaparım:))

Yapar mıyım yaparım, haydi adım adım şimdi biz kaktüsü yenileyelim:))

Saksının altı kısmı sırsız belli ki orijinalinde 2. bir kaide varmış ya da biz öyle  olmalı diye hayal ettik:)

Operasyon başladı, neşterrrr lutfen:))


Bunlar bağırsakları:)) Amerikalılar sağolsun kaliteli malzeme kullanmamışlar, kırpık parçası desem değil tıkız bir şey, iğne batmama sebebi buymuş sanırım.Bunlar doğru çöpe...

Kadifemsi bir kumaştan aynı mantıkla kalıp çıkaralım.Yüz transferi kısmı da dikince bitti sayılır.
Alt için bir plastik kapaktan kaide hazırladım ,içine kadifeden ikinci saksıyı sıkıştırması için dolgu bir parça ekledim ve acil ihtiyaç halinde kullanılmak üzere mini 2 makara bobini yapıp mini dikiş kutusu niteliği kazandırdım.

Saksının altına bir mıknatıs ekliyoruz ki iğne dağınıklığını rahatlıkla toplayalım. İğneleri kaktüse batırıp tığ oyası bir çiçek açtırıyoruz.
Ohh nihayet çiçek açan bir kaktüsüm oldu:)


Operasyon tamamlandı. Ve bittiiii.

Tabii bitmedi... bir tane daha yapıyoruz...

                                             

Bir tane daha yapıyoruz...



Sevdim bu işi farklı modellere geçmeli...



9 Nisan 2012 Pazartesi

Çilek Kız:))

Yarabbim nasıl bir masalsı dünyaları var bu çocukların. Burnumda tütüyor Bade (Buse de tabii ama onla daha dialog aşamasında değiliz, agu gugu muhabbeti:)) yapıyoruz sadece), 1,5 aydan fazla olmuştur ikisini de görmeyeli, sebebi bize musallat olan grip ve türevi hastalıklar, bir iyileşip bir yamuluyoruz araya başka başka şeylerde girince hastane kapılarından alamadık, düzelemedik gitti velhasıl:( evde ikinci bebek olunca daha da çok sakınıyoruz yanlarına varmaktan çünkü onlarda da durum bizden farklı değil:( Cep telefonu ile evdekiler konuşturmuyorlar, ev telefonu ile de o konuşmuyor:( Babasının yalvar yakar çektiği 2-3 resimle idare etmeye çalışıyoruz da nereye kadar:( Herkesin telefonuna  gelmez ama ben istisnayım, bana geliyor, hızlı hızlı bir şeyler söyleyip, aklındakileri boşaltıp sonra telefonu ya kapıyor ya da bırakıp kaçıyor. Ne cevap verebiliyorum ne de konularına vakıf olabiliyorum:( O hızlı konuşmalarından cımbızla seçtiğim en popüler kelime : ''Çilek Kız'' ve yarım yamalak şarkısı. İki kelime fazla konuşsun diye stratejiler geliştiriyorum, sesimi değiştirip ''Ben Çilek Kızım, nasılsınız, iyi misiniz, beni seviyor musunuz, size şarkı söyleyeyim mi?'' falan diyorum, ama cin cin maşallah daha başarılı olamadım hiç, yanında kim varsa ''Şule o'' deyip sesini bile duyurmuyor böyle yaptığımda üstelik :(  
Bu sabah keyifsiz kalktım, öyle kazınacak didinecek hali kendimde bulamayınca rolantide bir gün geçirmek istedim ve  bilgisayar başına geçtim. Google da arama yaparken ansızın yine aklıma  Bade ve son dialoglarımız düştü, sızmak lazım ucundan da olsa dünyalarına, kimmiş bakim bu çilek kız diye merak edip google'a sordum. Aman Tanrım, ne oyunları, ne çizgi filmleri, ne şarkıları varmış meğer. Üstelik çok da güzel sempatik bir kızçe Çiçek Kız:)) 
Bu hafta Allah nasip ederse nihayet görmeye gideceğim, onu mutlu edecek seveceğime inandığım bir şey yapmak istedim:))hazır Çilek Kız'la  da tanışmışken aldım elime makası, yaydım önüme evde olan kumaşları, kestim, biçtim, diktim, süsledim.
Beğenir mi dersiniz? 
Bol resimli yapım aşamaları ile sizleri başbaşa bırakıyorum belki siz de yaparsınız bir tane Çilek Kız sevdiğiniz için:)) Ben kendime en kısa zamanda bir tane daha  yapacağım, Banu'ya oynamaya gideceğiz yaa hazır bulunsun:)






Kolları hareket ediyor bir daha bacakları da hareketli yapacağım.






4 Nisan 2012 Çarşamba

Zihni Sinir Saklama Çözümü

Başka isim bulamadım en uygun isim Zihni Sinir Saklama Çözümü oldu bu yazımın:))
Tam Nasrettin Hocalık hikaye, tövbe tövbe... Ben yerim dar diyorum onlar LCD TV kutusunu saklayacaksın  (eşeği de eve al) diyorlar. Bir onları saklamam eksikti, emriniz olur dedik ama yine atamadık evdeki çoğunluğun hissiyatıyla:( Ardiye olayı evde büyük dert, son tadilatta ardiye olarak kullandığımız alanı zorunlu olarak küçük tuvalete çevirince iyicene dellendim neyi nereye koyacağım diye. Küçük falan ama ne çok eşya alıyormuş o alan:( Çamaşır makinası, şohben, süpürgeler, ütü masası, ütü, çamaşır kurutmalığı, vileda, stok kağıt ürünler, deterjanlar, şemsiyeler, kullanmadığımız halılar ne gelirse dağınıklık yaratacak koyuyorduk oraya. Bir de tabii yazlığa gidecek ıvır zıvır eşyalar için uzunca süre bekleme alanı olarak da işe yarıyordu. İyi kötü sığdırdık sağa sola mecburen dağıttıkta bu tür illa saklayacaksın denen kutular için yer taze bitti:))
Nereye koyayım ordan oraya sürünen  bu izbandut kutuları derken 1,5 karışlık boşluk bulunan dolap üstüne yerleştirdiğim  halı hurçları gözüme ilişti. Oraya koyduğumdan beri o görüntüyü hiç sevmiyordum ki aklıma bir fikir düştü,oleyy, bir taşla iki kuş:))  Saklamaksa benimki de saklamak:)) Eğer luzum eder de kullanmam gerekirse puzzle gibi parçaları toplar birleştiririm deyip oturdum kutuyu bir güzel o alanların ebatları genişliğinde kestim, iç yüzlerini mobilyaya uygun olarak yapışkanlı kağıtla kapladım ve dolap üstlerindeki o açıklığa monte ettim. Vallahi  pek bir mutlu oldum bir taşla iki kuş derken bir taşla üç kuş vurdum diye sayıyorum kendimi. Çünkü evlerde genelde en çok toz tutan alanlardan biri bu dolap üstleri, daha uzunca bir zaman geçmedi ama sanırım bu kapama işi o alanların da tozlanmasını önleyecektir.Hızımı alamadım yatak odasındaki dolabın üzerini de kapattım. Neden dolaplar tam tavana kadar yapılmaz halen onu da anlayabilmiş değilim oysa bayağı bir alan saklama çözümleri için yararlanılabilecek yerler ki benimde çok işime yaradı bu halleri ile.
Belki birinin  işine yarar bulduğum zihni sinir çare derken aklıma Sevgili Boncukçu'nun yaramaz kedisi geldi:)) Mutfakta onun da böyle bir dolap üstü var ve kediciği iki de bir soluğu orada alıyor,o alanı kapalı görünce oraya çıkmayı akıl edemez ve böylece mahsur kalmaz, he hee haydi Boncukçu arkadaşım sende bul bir LCD kutusu ağlak miyavlarından kurtul kediciğinin:)
Başka işine yarayan olur mu bilmem artık onu da siz düşünün...





3 Nisan 2012 Salı

Bahar Karşılaması-Takılar/2

Bugün yine hava soğuk:( aslında güneş yüzünü gösterdi ama keskin bir soğuk var, belli ki Banu'ların bahçesine yağan karın soğuğu bize ulaşan.Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır denir yaa eee o da geçti peki bu neyin nesin?Eski takvime göre Mart çıkmadı daha derdi anneannem...Bütün gün evdeki luzumsuz işlerle iştigal edip kendimi yorduktan sonra bir de ablam tuz biber ekti yorgunluğuma. Bir gün önce feci yağmura yakalanmışlar turist kafilesi ile birlikte Galata Kulesinde, lök gibi geldi üstü başı.Zaten ikimizde 2 aydır gribiz:( iyicene kötüleşmiş. Bu akşam ateşler içinde yanarak ulaştı eve arabasını bile alamamış koyduğu yerden,çok sık hastalanmaz ama ateşi çok yükseldiğinde kendini kaybeder ve bu durumda bizi korkutur her defasında. Baktım olacak gibi değil gecenin ilerleyen saatleri ambulanslık olacağız haydi doğru hastaneye dedim. Apar topar acile gittik, neyse peşpeşe 2 serumla gözünü açtı güle oynaya eve döndük. Böyle durumlarda beklemek, evdeki ilaçları alarak bekleyelim düşer demeyi ben yanlış buluyorum, özellikle ateş 38.6C nin üstüne çıktığında en garanti çözüm hastane. Yarın ekmek parasının peşinde Ankara yolcusu:( Dr yatıp dinlenmeniz gerekir diyor yarını da geçireyim söz diyor, illa yarını geçirecek yani, adamcağız acıdı yalvaran bakan gözlerine belki de 2. serumu fazladan verdi:))
İşte bizim evin bugünkü halleri... Dün gece güya Bahar Karşılaması yapacaktım son yaptığım kolyelerle, olmadı, bu geceye kaldı derken şu satırları yazarken baktım bu gece de bitmiş gitmiş. Halacığım Marmaris'ten bir dolu dantel göndermiş, ilk üretimler takıda olsun dedim. Bunlar çıktı ortaya, biri halaya diğeri 2B ciklerimin annesine:))




1 Nisan 2012 Pazar

Bahar Karşılaması/Takılar

Baharı böyle karşılamak istemezdim:( öğleden sonra başlayan ani fırtına halen evin duvarlarını sökmeye uğraşıyor daha başaramadı sadece ön balkonumu talan edip, arka balkondan kombinin borusunu yürütebildi:)) bir yandan da yağmur sağnak halinde yağıyor. Bilin bakalım bugün ben ne yapmaya başladım; bahar temizliği:)) He hee :))kara bulutları görünce başlamamla bitirmem bir oldu zaten pek canımda istemiyor bu sene, illa bahar geldi diye evi kaldırıp indirmekte neymiş boşuna dememişler başka bahara:)) Bir daha başlar mıyım bilmiyorum, ben en azından tüm iyi niyetimle denedim olmadı:))
Neyse gelelim bugünün yazısına, aslında Bahar Karşılaması bu yazı da olmayacaktı ama yaptığım diğer takıları yetiştiremedim az eksikleri kaldı...
Artık boncuk kutularımın içinde inliyorum... arka kapama bile kalmamış doğru dürüst, yaa kriz anları için alışverişe çıkıp en azından elzem malzemeleri almam gerekiyor ya da kalan boncukları da bir torbaya doldurup doğru çöpe yollamam, tabii beraberinde takı yapma sevdama da artık  havlu atmam:(
Hangisini yaparsam daha az acı çekerim bilmiyorum, kolay mı vazgeçmek ya da vazgeçmeyi bilmek?  Malzeme ile boğuşmak bu kere yordu beni yapmak istediğini yapamamanın yorgunluğu hissettim.Aranmaktan yoruldum... Bunca boğuşmamın sebebi 2B'ciğimin anneleri:)) Bir kutu kopuk boncuk göndermiş ''Şule ablam birşeyler yapsın bana'' diye ama onlarda istediğim gibi malzeme değil:( söz konusu takı olunca yenilemeyi bu anlamda sevmiyorum. Sonuçta kopartıncaya kadar kullanmış, kopukta olsa severek kullandığı bir kolyeyi yenile deyince bozmuş onun hiç hoşlanmayacağı bir hale getirmiş olabilirim...Ya beğenmezse yaptıklarımı duyguları ile boğuştum durdum bu yüzden...
Hayırlısı bakalım...tez ulaştırıp yerlerine kurtulmalı biran evvel  bu sancıdan... Beğenir mi dersiniz?