Bugün ben pazara gittim, semt pazarına, Cumartesi günleri kuruluyor başlarda ufak bir pazardı ama büyüdükçe büyüdü, giyim de var,her şey var, her şey taze... Annem söylendi arkamdan ''Senin hiç işin, gücün, aklın da yok yine yüklenip geleceksin'' diye... Kapıyı çarptım çıktım, hala söyleniyordu arkamdan:))
Herşey ne güzel pazarlarda, yeşil sanki bir başka yeşil, kırmızı sanki bir başka kırmızı...Turuncular, sarılar, Allahım ne kadar büyüksün, böylesi bir renk armonisi ile cennet kıldın bize küçük dünyamızı diye diye önce bir tur attım pazarda. Enginarı kaçıracağız diye korkuyorduk kaç haftadır gidemedikçe Bayrampaşa enginarı daha çok körpe biraz geç alınca kılçıklanıyor, Deep-Freze atınca rahat oluyor, gittikçe alıp alıp atıyorum, bir de iç bakla favorim. Dondurucumuz küçük, ev içinde dondurucu için yerimiz de dar, aslında yetiyor da biraz kış sebzeleri ile takviye edince...Barbunya ve bezelye de aldık mı kışlık depo tamam, annemin her gün ne yapsam bunalımı da azalıyor üstelik.
Gelelim '' Değdi ama..'' konusuna ve anlamına:)))
Torbaları buzdolabına koyarken resimlerini çektim:)) Malzemeleri dağıtmak pazar alışverişi yapmak kadar sevimli değil, kaynat, ayıkla bayağı yoruyor, ama ''Değdi ama'' lafı ilk buraya gitsin ve benden olsun:)), ben resimlere geçeyim. Bol sebze meyve resmi ile başbaşa bırakayım sizleri, günü geldiğinde doğru en yakındaki semt pazarınıza koşasınız diye. Bu arada pazarları kaldıracaklarmış, söylenti gerçi ama bir kez dillendiyse arkası gelir, üzüldüm:(
Şu domateslerin güzelliğine bakın, mis gibi hormon ilaç anlamam vallahi yiyeceğim. Hele ortadaki ithal miymiş, ihraç mıymış pek aklımda kalamadı miss gibi bir kokusu var. İthalse temiz maldır, ihraç fazlası ise hormonludur mutlaka:))
Değdi ama ...:)))
Ya şu meyvalar... Kutulu malı pek sevmem altlarını doldururlar ama hormozsuz diye pazarın en mutena manavında böyle satılıyor ,satıcı göreyim altını diye döküp boşalttı.
Onca müşteri arasında benim gibisiyle uğraştı olmadı bir tane de ikram etti.
Değdi ama... :))
Çıtır çıtır fasulyeler, çiçeği üstünde bademler, cam gibi patlıcanlar...
Bayağı ağırlaşmaya başladı el arabam...1,5 kilo ile 3 kilo arası en az aldıklarım:)
Değdi ama :))
Eve geldik, semizotlarını bezelyeleri ayıkladık imece, torbaladık kaldırdık, ehh yorulduk...
Yorulduk yorulmasına da değdi ama:))
Enginarları haşladık, kuruttuk, torbaladık...
Ehh işin bu kısmı zahmetli, değdi ama :))
Baklaları ayıkladık, yıkadık,haşladık,torbaladık, değdi ama:))
Bakla sarımsaksız olur mu? Taptaze daha iri dişlenmemiş sarımsaklar...
Arabayı çekemez oldum, domatesler, muzlar,çilekler sapında askılı sarkıyor. Hindistanda böyle taşıyorlar yükleri bisikletlerle yığın halinde o geldi aklıma, değdi ama:))
Daha maydanozlar dereotları, naneler var onları ilk yerleştirmişim buzdolabına foto yok:))
Bu kekikcik pazar hüsranım:( ahh bir bilseniz başına neler geldi garibimin...
belki kendine gelir ama baygın şimdilik. Saksıyı da pazardan aldım köklü görünce kekikleri, pek bir heves ettim geçen yılda ekmiş ve uzun süre kullanmıştım git-gel.
Vahh garibim vahhh...
Şükret ki seni eve gelir gelmez kendimden önce tutup ektim:))
Düzeleceksin üzülme, seni aldığıma değdi ama:))
Bir de bluzler aldım 5 ytl tanesi, amma ucuz yaa şaşırdım kaldım, yine gideceğim haftaya daha güzel mallar getireceğim abla dedi o abla lafının hakkını vermeye gitmesem olmaz artık teyze diyorlar yaa pazarda bzuluyorum valla, yok anne deyin bari utanmadan!!! Onları da attım makinaya yıkanıyorlar, ütüleyeyim fotoğraflarım hele bir tane var ki çok sevdim, Elena Miro'nun malı ki İtalyaya gittikçe Lalenin başının etini yerim....Kaynağı bulsam keşke burada, buradan gidiyormuş demek ki vay vay:)))
Hooooppp, buu sebzeyi tanımıyoruz, bu da neyin nesi diye bakmayın!!! Bu görüntü benim dizimden kesit oluyor:))
Alışverişi bitirdim, taksi durağına bir elimde onca yüklü çekçek arabası, bir elimde saksı ve kekik yürürken minicik bir taş yüzünden kapaklanıp aylardır ödem yapıp dr dr gezdiren sakat dizime olanca hızımla bir düştüm ki kekik ağırlığımla ezildi büzüldü yukarıdaki hale geldi:)))
Eve geldim buz koydum, bunca yükü taşıdığım içinde, düştüğüm içinde bir de anneden okkalı azar işittim.
Gıkım çıkmıyor şimdi, sız sız oturuyorum oturduğum yerde:) Değdi ama:)) Hem düşen insan azarlanır mı nerde görülmüş şey, ne ayıp:))
Hafiften omuzda belde de ağrılar var, hapladım sus pus oturuyorum, annem gidip gelip suratıma ters ters bakıyor:))
Pazartesine randevu aldım ya, diğer ayak için Dr gitmişken onuda göstereceğim mecburen çünkü sağ ayak parmaklarım da ağrımaya başladı bu düşmeden sonra. Dr. kesin aklından geçirecek ''Geldi bir dengesiz daha'' diye:))
Aman desin, düştükten sonra bir gülme krizine tutuldum ki değdi ama...