.

.

31 Ekim 2012 Çarşamba

Toss Kapısı:))


3 yıl önce evde tadilat yaparken mutfak balkonunu  kapatıp yarı yarıya mutfağın içine kattık. Yarı yarıya diyorum çünkü kuzeye baktığı ve aynı cepheye bakıpda  tamamen mutfağa katan evlerde sorun yaşandığını bildiğimizden mutfakla balkon arasındaki duvarı kırdırıp kapıyı söktük balkon kısmına da tezgahı devam ettirdik ve ikisi arasına da  sürgülü kapı yaptırdık. Buraya kadar her şey iyi iyi olmasına ve biz bu halinden çok memnun olacağız olmasına  da havalar soğumaya başladıkça o sürgülü kapı ev halkına tehlike saçmaya başladı. Adeta bubi tuzağı gibi...Birimizin açtığı kapıyı bir diğerimiz kapatınca kapı açık sanan herkes en az gece boyu 2-3 kere kafasını çarpar oldu kapıya. Tosss, toss, tosss yani :)) Öyle ki içerden kim kafasını çarptığında hangi tok sesi çıkardığını bile anlar olduk:))  Eğer bu sene de kapı bu haliyle kalırsa özellikle annemle benim ecelimizle  gidemeyeceğimiz aşikar. Soğuklar bastırmadan öncelik tanıyıp bir el atayım dedim bu yüzden.

Sevgili Kadhija'nın (Creative Mind) bana hediye gönderdiği çok güzel el kınaları vardı. O elleri  ellerde kullanmaya kıyamadıydım bir türlü. O sürgülü kapının camına transfer etsem çok işime yarayacaktı üstelik. Nasıl olur diye düşündüm, ben mi beceremedim bilmiyorum ama küçük bir parçasını  cama aktarmayı denedim, ovaladım ovaladım bir şey olmadı, arkasından hafifce ıslatınca büzüştü ve ziyan oldu:( Ben de el şeklinde kesip koli bandı ile kenarlarından yapışacak şekilde cama geçici olarak monte ettim etmesine de camın buğulanması halinde o koli bandından kurtulup düşebilir. Çok  hoşuma gitti ve üstelik ev halkı tarafından da hemencecik benimsendi.


Ama tabii ben hem altı şeffaf olsun hem de el şeklini korusun istiyorum. Yani önce bunu şeffaf bir maddenin üzerine aktarıp sonra PVC kaplatabilsem çok iyi olacak. Şimdi eli yerinden sökemiyorum, evdekiler alıştılar yaa sökersem bu kere de sökmem sorun olacak. Elimde ziyan etmeden deney yapabileceğim bir tane daha var, şu an üzerinde duran eskimeden acele fikirlerinizi bekliyorum:)) Bu kınaların nasıl aktarılacağını bilen var mı?

18 Ekim 2012 Perşembe

Testere, Çekiç, Bıçakkk Lütfen!!

Getirin bana aletlerimi:)) 
Hani her seferinde bistüri, neşter falan isterim yaaa, bu kere aştım kendimi de aştım.
Bu resim netten alıntıdır, diğerleri bana aittir.

Gerisini okumak istemeyenlere özetle Venuto (Veni'nin ''geldi'' hali:) ), Vidi, Vici yani:))

Okumak isteyenlere ise işte günün konusu:  Hindistan Cevizimizin evimizdeki seceresi...


Evimize ilk taze, kabuklu Hindistan Cevizi ben çok küçükken girmişti, abartmayayım belki o kadar da küçük değildim ki bu kadar net hatırlayabiliyorum.(Yoksa? :)) ). Kabuğunu  babam kırmıştı (sanırım!!) ama içinden süt beklerken bir damla bile su damlamamıştı fena bozum olmuş, içinden çıkan Hindistan Cevizini gevir gevir kemirmiştik. Kurusu pasta çörekte güzeldi de yaşından üstelik pek bir tad alamamıştım. İçinde sütü olmadığından mı bilmem ama öyleydi işte. O zamanlar ben hobi  mobi nedir (Allah'tan!) bilmezdim, bu nedenle kabı muhtemelen çöpe gitti.
Yıllar sonra yeniden Hindistan Cevizinin eve girmesi şu 10 günlük sürece rastladı. Bu sefer kaçırmam elimden diye daha ilk gün gözüme kestirdim :) Bir limon suyu çıkarıcıyı heba etme pahasına itina ile ufak bir delik açtım, üzerini streçledim ve çanağından bardaklara ikram yaptım:)) Aklım fikrim kabuğunda olduğundan içinde az da olsa bir miktar Hindistan Cevizi suyunu bırakıp ( bitmiş bu deyip atılmasın diye:) ) buzdolabında ele alacağım güne kadar beklettim. İyi ki öyle mi yapmışım yoksa keşke öyle yapmasa mıymışım demeliyim bilemedim ama dolaptan çıkarıp streci açınca bir fena koku sardı ki ortalığı sormayın gitsin.



Hemen mutfak balkonu kısmına geçip önce çekiç yardımı ile tepesindeki deliği genişlettim.İçinden fazla zorlanmadan Hindistan Cevizi meyvesini çıkardım.  

Dış kabuk acaip sert birşey ve arada bir lif dokusu var ki o da öyle sıkı bir doku ki hiç kolay olmadı içteki ağacımsı  ulaşmak istediğim kabuğa ulaşmak.
Rabbimin varlığını inkar edenler oturup bir gün Hindistan Cevizi ayıklasınlar ki o dokuyu görüp, oluşumu hissetsinler, her katı bir mucize, liflerin arasındaki tomur tomur bağlar inanılmaz güzel. Haa şimdi belki  aklınıza şöyle bir şey de gelebilir benimle ilgili, Rabbimin varlığını kabul etmek ve şükretmek için bu kadar uzak bir diyarın meyvesi mi sana ilham verdi:)) Yokk öyle değil ama elime bu geçti bugünlük ve şükretmenin hazzını yaşattı bana....
Bu arada reklam filmlerinde izlediğim maymunların neden muzları yiyip, Hindistan Cevizlerini de gelen geçenin kafasına fırlattıklarını da anladım:)) Kimm uğraşacak benim gibi meyvesini yemek, kabuğunu saklamak için:)) (Bayağı bir felsefe yaptım:)) Bir yanda iç kabuğu zedelememek  ve o dış kabuğu soymak için aletlere bir pense de ilave ettim ki o sert kabukları tuta tuta soydum.

Soydum....




Soydum...




Sonunda kabuklar çöpe gitti, çanak bana kaldı:))


İlerde ne yaparım henüz karar vermedim ama hoş bir tanecik çanağım oldu, ilk fikir asılacak bir şey yapmak deliği yana getirmek altından bişiler sarkıtmak, mumluk falan yapmak istemiyorum ama:) İyi ki bu meyvenin yetiştiği  topraklarda yaşamıyorum:)) yer gök battı çıktı. Şimdilik bu halde bir müddet duracak çünkü kuruması gerekiyor:))  Bu arada ne yap fikirlerine açığım, ne de olsa tek, bir daha evimize ne zaman girer, elim iş tutar mı bu süreçte bilemeyeceğim, en aklım kalmayacak şeyi yapıp bakıp bakıp bu günlerimi yağdedeyim, bu yüzden yardımmmm lütfen:))



Hepinize iyi geceler...



16 Ekim 2012 Salı

Giy de gel!!!

Şu güzelliğe, şu zarafete bakar mısınız?


Hani çuval giydirsem yakışır diyeceğim demesine deee , yaaaa ben de pek severek diktiydim bu hırkamsı şeyi  güme gitmesin yani durduk yerde.... Ne zaman üstüme bişi yapıp yayınlasam hani Banu diyordu yaaa '' Giy de gel, giy de gel'' gide gide öyle bir mevsime denk geldi ki gidişim, kendim yapıp da giyeceğim uygun bir şey bulamadım evde...eee tabii hırs yaptım:))

Ne de güzel taşıdın bee canım:))

Son kumaşçı ziyaretimde bu kumaşı sadece 3 tl ye almıştım. Çok güzel dantel görünümlü angoramsı bir dokusu vardı yumuş yumuş. Yazlık bir yeleğimi model alarak hemen aldım elime makası biçtim, diktim veeeeee kollu salaş bir hırka yaptım, Banu'ya giderken giymeye yetiştirdim ve şıklık yarattım kendimce...

Tabiii daha mevsimi değilmiş bunun da gün itibarıyla, gündüz azıcık farıdım ama akşam dönüşte iyi geldi, anladım ki  bayağı sıcak tutacak beni bu kışşş:)) 
(Yapmak isteyenlere çizimini ancak yarın yayınlayacağım, tarifle pek anlaşılır bişi değil, çizdim ama yayınlanacak gibi olmadı çizdiğim görüntü kirliliği yaratmayayım dedim yazıda.)

V yaka bir yeleğinizi kalıp alıp kol altından 4 parmak aşağısında bitecek şekilde kalıp çıkarıyorsunuz. Yelek kısmını teğel ya da normal makina dikişi ile dikiyorsunuz. kollu yapmak size kalmış. Yanlara volan ve hırkaya boy verecek dikdörtgenleri ben bittiğinde olmasını istediğim boyu belirleyerek kestim. Yani yeleğin uzunluğundan sonra  bitmiş halinin olmasını istediğiniz boy size kalmış. Diz kapağını ölçü olarak belirledikten sonra  arka kısmı için,  arka bedenin eni +90 cm boyunda bir parça kesiyoruz. Ön parça için bir yanın eni+ 43,5 cm'lik 2 parça kesiyoruz.  X işaretli yerlerden yeleğe birleştiriyorsunuz. zigzag yerleri extra birleştirmek keyfinize kalmış.
Jarse, penye gibi kumaşlardan yaparsanız etek uçlarını kıvırmak gerekmiyor ama benim gibi iri delikli dantel benzeri bir şey ile yaparsanız o da keyfinize kalmış... Dikerseniz benimle de paylaşın olur mu?

Benim hayalim kot ve pazen karışımı cepli kollu bir kışlık model yapmak:))


Bluzu kurtardık, şimdi dönelim yine güzel mankenimize:)) Sevgili Miraycığım, dünya tatlısı, pırıl pırıl, gencecik, becerikli, samimi, üretken, bıcır bıcır,kıpır kıpır, sevgi dolu bakan gözleri ile azcık muzur:)), tanımaktan çok büyük mutluluk duyduğum ve keyif aldığım ve de yine blog dünyası vasıtasıyla ilk olarak Arnavutköy Şenliğinde şahsen tanıdığım bir kardeşim. Ruhunun güzelliği yüzüne yansımış adeta... 

Eşine ve sana bir ömür boyu mutluluklar diliyorum Miraycığım, hiç değişme hep böyle kal, hep kendin gibi, hep cana yakın...

Hımmm şimdi ne yapıyorsundur acaba? Tahmin etmek zor değil benim için:))) Haftasonu buluşmasında Sevgili Kübra Hoca'nın dükkanını talan edip aldığı dekupajları, peçeteleri yerleştiriyor olmalısın hobi odana ya da çoktan kesip biçmiş transa geçmişsindir yeni yapacağın çalışmalarla:))
Yanılmıyorum değil mi, hadi gidip bir bakalım facebook'a ya da en iyisi bloğuna gidelim gül yaprakları dökülsün başımıza:))

Şiiiiiişt sessiz olunnnnnnn, uyumamıştır daha yakalanmayalım !!!Cupcakeleri de pek kıymetli, dikkat edin basmayın:))


14 Ekim 2012 Pazar

Nazar Savar-3 :))

Nazar-Savar-2'deki bluzun artçı kolları bunlar işte:))

Plaj giysisine dönüştürdüğüm bluzu o uzun kollu haliyle giyemezdim giyememesine de çıkardığım kısımları atacak değildim yaa:))

Kenarına mavi oya geçip, yine tığ ile ördüğüm nazar boncukları ile üzerini süsledim. İçine elyaf ile karışık lavanta koydum. Pufi pufi pek tatlı oldular...



Bir nazarı daha savdık böylece:))

13 Ekim 2012 Cumartesi

Nazar Savar-2 :))

Hani bazı şeyleri anlamlandıramıyorum yaa evde, bulup bulup kim almış bunları diye  araştırıyorum yaa sonunda sebebini buldum.  Evdekilere sordukça cevap alamaya alamaya bir de kendi aldıklarıma baka baka en azından  yüksek ihtimal  tümünü benim almış olabileceğim kanaati oluştu bende:)

İşte bu bluz de onlardan biri. Hangi akla hizmet almışım orası meçhul, iyi bir yerden de almışım üstelik zorla da satmadılar yaa! Tek başına giymek imkansız, incecik,  içine  ikinci bir bluz giyip giymeye kalksan o da öyle imkansız ki Istanbul'un neminde sıcağında. Üstelik uzun kollu!!! Üstüne üstlük bluz olamayacak kadar uzun, elbise olamayacak kadar da kısa. Etiketi üzerindeydi belli ki hiç giymeden koy kaldır yapmışım çünkü geçen sene de çarptıydı bir ara gözüme.

Bu sene evirdim çevirdim giymek için yine bir çare, atmak içinde bir sebep bulamadım :) Sonra havuz kenarında giyebileceğim bir şeye ihtiyaç duydum, kahve içmeye giderken falan yine havuz etrafında ama gölgelik alanlara ve olley dedim. Hatta iyi ki de almışım ben bunu bile dedim, ak akçe kara gün içindir, sakla zamanı gelir zamanı, Allahım hepsi uyuyor:)) Önce kollarını kesip kurtuldum, sonra da terlik yaparken artan iplerden yine havuz başında oturduğum zamanlarda yaptığım nazar boncukları ile süsledim.

Eyyy Ruh, geldiysen kapıyı 3 kere vur:)) gibi çıkmış bu resim, gece çekimi:))

Kolları kesildikten sonraki hali, diğerini bulamadım:(ama bileğin 3 parmak üstüne kadar geliyordu kollar:)
Kolları sonra gösteririm, unutturmayın:))






Plajda da giyerim ben bunu aslında ütüsüz buruş halini daha çok seviyorum ama yıkadım ütüledim kaldrımaya hazırladım bluzu:)) pekk sevdim...Lakin seneye sol tarafa örgüden belki yine nazar boncuğu formunda bir cep yapmak niyetindeyim.

Haa gayret savacağız başımızdan varsa eğer şu nazar denen olayı:))







Yooo!!! bıktık senin şu Nazar Savarlarından deyip bloguma uğramamazlık etmeyin, daha devamı var :))

11 Ekim 2012 Perşembe

''Sevgi Ağacı''nda bir yaprağım...





İzmirli blog arkadaşımız Sevgili Begoş'un Hobi Sepeti Haziran ayında bir projesini hayata geçirmek için yola çıktı. Sevgi Ağacı adını verdiği bu çalışmaya katılan her katılımcı koca bir ağacın yaprağı ve Türk Kadınının ve emeğinin sembolü olacaktı. Zaman öyle hızlı akıp gidiyor ki, daha ilk günlerde bu projede yürekten yer almak istedim ve Sevgili Serpil'le yazıştığımızda ben de varım, ama yazın daha rahat zamanlarda bir parça yapmayı düşünüyorum dedim. Lakin gelin görün ki yaz benim cephemde öyle koşturmacalı geçti ki neredeyse ancak sonuna yetiştim. Bir telaş bir koşturma derken 16 Ekim'de bitecek olan katılımı bir kez de ben bu vesile ile  blogumdan duyurayım dedim.

Benim bu kampanya'ya gönderdiğim parça 30x30 cm ebatlarında...Sevgi Ağacı deyince ilk aklıma gelen yapraklarla bir çalışma yapmak oldu. Ve bunun için elimdeki bir peçetenin yapraklarını keserek kumaşa transfer yaptım ve doğanın bir döngüsünü vurgulamak istedim. Bazı ağaçlar mevsimi geldiğinde yapraklarını dökerler ama gün gelir yeniden dallarından yapraklar filizlenir ve doğa canlanır. Benim de yeşil yapraklarım bu yüzden hep yukarıya bakıyor. Yaprakların etrafını ve damarlarını Dimention Magic ile boyutlardırdım. (Tabii bütün bu yaptıklarım ahşaba uyarlanacak işler ama elimi korkak alıştırmayayım dedim :))) Aynı renklerde boncuk yapraklarla  ana formu koruyarak süslemeler yaptım ve örtümü tamamlayıp gönderdim.



PTT Kargo son sürat yerine ulaştırmış. Halen katılmayı düşünüyorsanız koskoca 5 gün vaktiniz var derim, hatta belki bir kaç gün ek süre bile alabilirsiniz Sevgili Begoşun Hobisinden:)) Perdeyi merakla bekliyorum eminim ki çok güzel bir çalışma olup hayırlara da vesile olacak.

Teşekkürler Sevgili Begoşun Hobi Sepeti bir ağacın yaprağı olabildiysem ne mutlu bana...






9 Ekim 2012 Salı

Nazar Savar-1:))

Bir yerden hatırlıyorum diyeceksiniz bu terlikleri, haklısınız da:)) Hani geçen sene yemeni kumaşı ile üst kısımlarını yapmıştım(İşte burada o hali:),bir sezon kullandık eskittik ama altı halen sağlam öyle hemen gözden çıkarıp atmak yok. Teee Çeşme'den taşımıştım ben o terlikimsi şeyleri. Asıl amacım taşlı alandan denize girerken kullanmaktı ama  o olmadı, suyun içinde yürürken iyi de taşlı alanı geçince birinin kıyıya götürmesi ben yüzdükten sonra da getirmesi gerekirdi ki o hiç olmadı. 

Bugün cebimdeki resimleri bilgisayara aktardım, aktarırken de çok güldüm bu terlikleri bulunca, çünkü yapımlarına havuz başında başladım meraklı bakışların arasında, giy-çıkar, ölç-biç bayağı  bir göz üzerimdeydi ne yapıyor bu kadın diye...Neredeyse nazar değecekti bakışlarından ama  çok şükür bitirip geçirdim ayağıma:))




Pek bir rahat oldu, üst kısımlarının örgüsünde merserize ip kullandım yemeni gibi kolay eskimesin diye, arka atkıları rahat hareket etmesi  için 2 tane plastik halka kullandım. Çırt çırtlı yapacaktım ama  dikmeye üşendim bir an önce giyeyim diye son anda çıt-çıtlı yaptım.

Nazar savar mı bilmem ama beni bayağı mutlu ettiydi son haliyle, ee yaz bitti en az önümüzdeki iki sezon kullanırım, sonrası Allah kerim...Taban eskimedikçe kolay kurtulamaz elimden,sonraki yıl bakarsınız çizme yapar kışın da giyerim  bu taban elimde oldukça kim tutar beni:)))


5 Ekim 2012 Cuma

Sar&Dolaş :)))



Hıhhhhhh Mei-Tai' de neymiş, tamam belki isim kendi dilinde güzeldir de pek bizden değil kardeşim çin-çin-çon yani, hele ki ben yaşında annane-babane konumunda olacakların hafızalarına hiç uymuyor, 3-5 kere baktım bloğum da tam da bu konudan demvuracakken. Tai-Mai miydi, May-Tay mıydı, Mai-Tai miydi...
Amma Sar-Dolaş öyle mi?  Ne güzel isim!!! Sarıyorsun dolanıyorsun kuzunla korkusuzca, zahmetsizce:)) Koyniş koyniş, kucak kucağa yanii oooh misler gibi yani hele bir an bile yanlarından ayrılmak istemeyen anneler için ne de güzel bir çözüm... 

Sar&Dolaş'ın üretimini yapan  NALAN'IN EVİ blog sahibi arkadaşım  Nalanım da isim sorunu yaşıyormuş meğer ki bu aralar... Aaaaa bir baktım arkamdan dedikodular almış yürümüş, yaz tatili veshilesiyle Banu ile Nalan sırtımı dürtüyorlar(!/Nihalllll:) ). Fiamma bir bloğuma gelse bulur belki de bile de denmiş üstelik:) Gittim tez elden koşa koşa tabiii, 5 çok özel atış yaptım Cüneyt Arkın nidalarıyla:)) Vallahi tuttu arkadaşlar, isim annesi yarısı mı oldum ne pek bir hoş hissettim kendimi pek bir sahiplendim. İşte yeni sezona Mei-Tai'ler yeni adı ile giriyor: SAR&DOLAŞ

Gelelim SAR&DOLAŞ'ın özelliklerine;
Bel-Boyun siparişle beden ölçünüze göre üretildiği için ergonomik,
Aynı zamanda saplarını gevşetilecek emzirme önlüğü olarak da kullanılabildiğinden fonksiyonel,
Bebeği taşırken bedenin her iki yanına  bel ve omuzlara eşit ağırlık verdiğinden anneler için sağlıklı ve  konforlu,
Bebeğinizden ayrılmadan evde veya dışarıda hareket kabiliyetinizi arttırır,
Bebeğin bedenini tam olarak desteklediğinden bebek için konforlu ve güvenli,
Bebeklerin ayına göre sırtta, yanda ve önde taşımaya uygun,
Bebeğin yüzü size veya dışarı dönük olarak kullanmaya uygun,
15 Kg a kadar ağırlık taşıma kapasiteli,
Dilediğiniz renk, desen ve aplike seçenekleri ile kişiye özel üretim,
Pamuklu ya da polyester kumaşla tasarlanabilir.


Daha ne diyeyim ben dahasını ancak Nalanımdan öğrenebilirsiniz :)) Off yani offff anlatmakla bitmez bu güzellikler, yılın en havalı annesi olmak ya da bir sevdiğinizi oldurmak  için Nalan'ımın Bloguna bir bakın derim.


2 Ekim 2012 Salı

Dün Banudaydıkkkk:))


Yine bir telaş bir telaş koşturmaca hayat akıp gidiyor derken arada biraz soluklanalım deyip Banu'ya kaçtık.   
Soluklanmak için oradan güzel yer mi olur, değil mi ama... Bol oksijen çiğerlerimiz bayram etti:) Güldük, konuştuk, paylaştık, yedik, içtik, Bıdığı şaşkına çevirdik, Solmaz Teyzemizi yorduk  ve gün öyle çabuk bitti ki  bu güzel gün damağımızda bir tad olarak kaldı ve gerisin geriye yollara düştük. 
Bu işte bir iş var ,pek anlamadım tümü organize mi bu arkadaşlarımın bilmem ama ardiyeye yine gidemedim :=( bir karambole getirdiler ki doğru dürüst resim bile çekemedim güne dair. Oysa pekte hain planlarım vardı, nicedir elim doğru dürüst işe ermediğinden Banu'nun yapıp henüz yayınlamadıklarının resmini çekip ''Ben yaptımm'' diye yayına gönderecektim. Bu konu da biraz tedbirsiz davrandığımı kabul ediyorum:)) önceden telefonda söyledim, herşeyi derlemiş toparlamış kaldırmış olacak ki ortada dişime göre ben yaptım diyebileceğim iş bulamadım:)) Ama ev pek güzel olmuş onca yorgunluğuna değmiş,kışın sıcacık ısınsınlar, güle güle otursunlar, sağlıkla mutlulukla inşallah...

Koca Kadınlar, Ne ayıppp:))


Banu'ya giderken son yaptığım bebeklerimi de götürdüm tabii ki, ki onlarda sinsi planlarım arasındaydı evin her yerine yayıp resimlerini çekecektim:)) Olmadı:(, bir tek ''Bütün kızlar toplandık'' resmi çektik ama bendeki resimleri  görün de anlayın neyi ne kadar becerebilmişim:) Diğer makinalarla çekilenler ise henüz ulaştırılamadı tarafıma, deklanşöre basıp durdular gün boyu Japonlar gibi. İçlerinde aleyhime kullanılabilecek resimler var, biliyorum. 

Mesela, buna benzer bir görüntü ile her an karşılaşabilirsiniz:))

Gün ortasında mutfağa girip pek güzel Beyrıt Kahvesi yaptım onlara:)) daha önce hiç içmemişler ki köpüksüz bu kahve deyip bol bol birbirlerini dürterek kahveminde resmini çekip benle dalga geçip durdular ama tabii işin aslı onların bildiği gibi değil, bu kahve özünde köpüksüz pişirilir, yanlışlıkla köpürürse bile kaşıkla o köpük toplanıp atılır üzerine tükürülmüş gibi ikram edilmez  misafire ayıptır yine de benimkinin kenarlarında çokda  hafif de olsa kabartılar oluştu, defalarca özür diledim bu kabartılar için ama bir türlü anlam veremediler. Bazı(!!) arkadaşların bloglarında ya da face'de adım geçerekten böyle bir görüntüye rastlarsanız bilin ki doğrusu benim anlattığım gibidir pek anladıkları yok laf aramızda farklı kültürlerin kahvelerinden:)) hatta bu kahvenin tarifi pişirilme şeklinde gizlidir:))

Şimdi gelelim bebeklerime:)) yani benim küçük kızlarıma... Daha önce yaptıklarıma ilaveten yaz boyunca 5 tane daha  yapabildim, giydirdim kuşadım. Kuzguna yavrusu güzel görünürmüş (Kuzgun'un yavrusu çirkin midir bilmem ama yazıyı gönderdikten sonra gidip bakacağım ki pek merak ettim şimdi durduk yerde kuzgun yavrusunu, neden çirkin olsun ki?) görünmesine de aslında bütün çocuklar güzel, sevimli, masum değil mi, benimkiler de pek güzel olmasalar da  idare ederler ve gözüme çok da masum gözüküyorlar yaaa:)) (Neyse efendim lafı uzattıkça Banu'ya daral gelecek gene:))) döner dönmez bugün kızlarımdan 3 tanesini yanına ufak tefek ilaveler de yaparak 10Marifet. Org'a gönderdim, hangileri gitti o da surpriz olsun. İlki 14 Ekim'de Bümed Toplantı Salonunda, ikincisi ise 18 Ekim'de Beşiktaş Akatlar Kültür Merkezinde sergimiz var. Umarım karınca kararınca yüreğimizle yaptığımız çalışmalarımız güzel çocuklar yararına satılır ve güzel bir amaca vesile olmanın sevincin yine hep birlikte yaşarız.


İşte bugünlük benden paylaşımlar bu kadar... Gün bitti ben daha oturamadım bile yerime, sabah koşturmacası, ütü, alışveriş derken bayağıda yorulmuşum ama daha gün bitmeden yapacak işlerim varr:(, bu kadar mola yeter değil mi?

Hepiniz sevgi ve dostlukla kalınnn ve hep benim değerli dostlarım güzel arkadaşlarım olarak kalın...