.

.

29 Kasım 2012 Perşembe

Evim, evim, güzel evimmm...


Hemşinli hemşerilerime teşekkürler vallahi, tadı damağımda halen çayın ama bitsin bir an önce de kutuya el koyayım diye  diye biraz müsrifçe de kullandım:)) Organik beslenme adına hiç takıntılı değilimdir ama tadı gerçekten güzel idi, velakin kutusu tahminimden fazla uğraştırdı beni bir daha olmasın kabartma yaptırmayın kutunun üstüne Hemşinli hemşerilerim, dilediğimizce kullanamıyoruz, olmuyor yani :)) 

İlk gözüme kestirdiğimde yayarım boyaları, hamurları dekupaj doldururum her yanına diye hayal ettiydim ama kutunun üzerindeki kabartmalar alttan görüneceği için hevesim yarım kaldı. Ben de elime kumaşları alıp kestim, biçtim, döktüm kumaş boyalarını ortaya, önce boyadım her türlü nakış tekniği, punch, uyduruk nakış kullanarak serbest işledim, ohhh Geyşa'dan sonra ruhuma bir iyi geldi ki sormayın gitsin. Terapi gibi oldu, ruhum da arındı, öyle de keyif aldım ki hani uğraştırdı ama bitsin de istemedim:)) Ohh bea bana böyle işler lazım, ne o öyle çarp çarp dur...

Şimdi 2. kutu'nun kedinin ciğer beklediği gibi bitmesini bekliyorum. Sevdim bu işi:))

Önce çatıdan başlayalım:)) Tersim ters:))

Sonra bir ev çizelim...


Hadiii ikinci terslik yapalım beyazdan kurtarayım evi tümden boyayalım:))

Sonra nakış işlemeye başlayalım Allah ne verdiyse...


Şu ağacı yaparken çok eğlendim, atık ipleri atmayorum biriktiriyorum bir yerde sap sap
rastgele karıştırıp ağaç gövdesi formunu vererek misina ile ara ara dikerek sabitleyip dalları oluşturdum, yakından çok güzel duruyor.


Detaylar...





Ve final..




Evim, evim, güzel evimmmm...





27 Kasım 2012 Salı

Bir Öncesi-Sonrası Projesi:))

40*40 cm ebatlarında bir yastık kılıfı alına, yıkana,kesile, biçile, lime lime edile ve bu hale getirile...


Bitti mi? Tabiii bitmediiii, şimdi aradakilere bakalımmmm, bakalım nasıl olmuşlar:))



 ve toplu gösterim:)

Bitti mi? Yokkk daha bitmedi...


                                           Çok mu çirkinim?


Sizsiniz çirkin:)) Şimdi ben güzelleşip, şirinleşip gelirim:))




Güzel oldum mu şimdi:)))


                                                                  :)))

Bitti miii? Yokkkk daha bitmediiii:))

                                                    veeeee   bizler de varız:))



Bu da bizim toplu gösterimimiz:))



Vallahi tek bir kılıftan çıktı, diğerinin içi daha dolu, o yıkanmayı ben de makinanın boş gününü bekliyorum:))


24 Kasım 2012 Cumartesi

SP'Lİ ÇOCUKLARIMIZ İÇİN...




SERABRAL PALSİ'Lİ ÇOCUKLARIMIZ İÇİN 
''BEN DE VARIM'' DİYORSANIZ, 
HAYDİ DOSTLAR 
BLOĞUNA...


16 Kasım 2012 Cuma

İki Kolye..


Prada Çanta'dan arttırdığım zincirler öylesine sağlam ve güzeldi ki tabii her zamanki gibi atılamadı, bir yanım diyor ki yok artık bunlarda saklanır mı, diğer yanım diyor ki at sonra da vicdan yap neden attım diye:))Her zaman olduğu gibi  vicdan galip geldi, elbet bir gün kolyeye ya da bir başka aksesuara dönüştürülürdü:)
Demek o gün bugünmüş. Hem çantayı daha severek kullanabileceğim askı boyuna getirdim hem de bu iki dantel kolyeye sahip oldum. Üstelik bir parçayı ne zaman kaybettim ki diye kendime hesap da sordum:))  EEEeee daha ne olsun, malzeme kutularından 2 parça daha eksildi:)) Resimler gece çekimi dolayısıyla pek iyi çıkmadı, programla düzelteyim dedim ama öyle yoruldum ki bu hafta onu da yapamadım. İdare edin artık...




9 Kasım 2012 Cuma

Geyşa...

Şu kanaviçe, yani çarpı işi olayı var yaaa aman Allahım nasıl sabır isteyen bir şey...
Hayranlıkla izliyorum büyük büyük panolar yapanları, düz kumaşı binlerce çarpı ile desenleyenleri. Bir de imreniyorum ki sormayın aslında ama yok, yok,  Rabbim bana kasnak üzerine sabır vermemiş, ben napim:)

Geçen yıl Sevgili Halamcım'ın kendi yapamadığı için bana gönderdiği çarpı işi setlerden ilk ikisini  bir heves bitirip astıydım duvarıma, işte onlar burada ve burada, ama bu sonuncusunu beynim erteledikçe erteledi üst üste yapıp yine kendimi bunaltmayayım diye. Aslında en çok asacağım odanın renklerine  de uyan bu panoydu ve en çok da buna heves ettiydim.

Yazın günler uzun gider gelir yaparım dedim ama o sıcaklarda elim kolum bile kalkmazken 1-2 hamle yaptım ama olmadı, sadece ipliklerini kartelasına dizdim(ki onlar bile başlı başına bir karmaşa), desenini kumaşa çizdim (ki bu çizimler pek bir kolaylık sağladı bana) ve öylece kala kaldı bir köşede:( Hiç sevmem  üstelik yarım bırakılan işleri ki bir türlü beynim de yaz boyunca rahat bırakmadı beni. Havalar biraz serinlemeye başlayınca büyük bir kararlılıkla  hemen aldım ele. Aslında küçük bir şey öyle devasa bir pano değil ama bakmayın siz öyle  küçük olduğuna öyle alengirli ki şöyle oturup 1 sıra ip değiştirmeden keyifle gidemiyorsun. Bir dazlamışlar ki sormayın, mesela pembenin tonları sanki piyasada pembeye kıtlık gelmiş kah beyazla, kah bir başka ton pembe ile kah yavru ağzı ile sap sap karıştırtıp durdular yönergesinde. Bir de ipler yetmesin mi, ben yine goblen ip satan dükkanın yollarını arşınlamaya başlayayım mı( adam bile bıktı benden ki bitirir diye gidip alıyorum ipleri eve gelip işleyince ancak 2-3 cm lik bir alan halloluyor:) ), bir de kitin rengine uygun iplerin aynı tonlarını bulamayayım mı, bazı bölümlerini tekrar söküp kendi bulabildiğim iplerin rengine göre işlemek zorunda kalmayayım mı? ( ŞU kit olarak satan firmalar ne olur 3 sap ip fazla koysanız, fiatını 3 kuruş arttırın ama bir de bu sıkıntıyı yaşatmayın insanlara ya da hiç iplik koymayın 3 kuruş eksik satın, olmuyor yani!!!) 
Neyse sonuçta siz sağ ben selamet bitti ammmmma kimse tutmasın beni:))

Bir güzel Fiamma Production İftiharla Sunar yazar çıkarım işin içinden, hiç anlamam doktora mı da yaptım sayarım bir güzel kendimi:))


Ve son olarak gelelim Nalan'ın Hobilerine söz verdiğim için utana sıkıla yayınlama kararı aldığım zihni sinir projeme:) 
Facebook da başladı muhabbet ama o deryalara kadar açılıp saçılmayayım en azından kendimizi bloğumuzda güzel dostlarımızla rüsva edelim gitsin değil mi ama? İğne topuzu başından küçük delikleri 10 kere bu gözlerle batmak  ne mümkün, eline her 2 çarpıda bir al-bırak büyüteci gibi bir yöntemle de olmayınca boynuma eski bir defter kapağı ve yuvarlak bir büyüteçle tabelalı bir düzenek yaptım ki bayağı da işimi gördü bir de geceleri fener ekledim köşesine:)))
İşte Zihni Sinir Projem, hem de yapım aşamaları ile beraber belki benim gibi yapmak isteyeniniz çıkar :))

Malzeme: Sert bir defter veya ajanda kabı, sapı kırık bir büyüteç, ip ve led fener:))

Boyunda, fener monteli ve fener yanık halleri:)


7 Kasım 2012 Çarşamba

Nazar Savar-4:))

En baba Nazar Savarıma geldi sıra:))
Eğer nazar varsa bu elbiseyle  de savamazsam yani yuh bana:))

Evetttt, tasarımlarını çok sevdiğim Yazma Butiğin bir çalışması bu Nazarlıklı Elbise...
Yazdan kalma, tam kaldıracakken son anda geçti elime:))
Almamak için çok direndim, turkuazı çok severim sevmesine de gözüme çok canlı gözüktü bu kere rengi, rengi dedim, omuzları dedim, yaşım dedim, Istanbul'da giyemem dedim, ne kendimi ne de dükkandaki kızları ikna edemedim. EE ben napim aldım geldim eve de giy giyebilirsen:))

Omuz kısımlarında ip bağlamalar vardı ki mendil kol gibi sadece iplerle tutuyordu omuzdan asla o haliyle giymem mümkün değil, tehlikeli mi tehlikeli bir durum benim gibi savruk ve hareketli yaşayan biri için.  Önce ön ve arkadan gelen kolları birleştirmek için merserize iple kafes örgü yaptım. Elbisenin ön robasında çok renkli püsküller vardı onları da sadeleştirip azalttım, yerine  tığ ile ördüğüm sarkıntı nazar boncuklarını ekledim. Etek kısmına yine tığ örgü ek nazar boncukları serpiştirdim. EE sevdim yani:))


Ben bu elbiseyi giyip, sandaletleri  ayağıma geçirip, omuzuma da bluzu  şal gibi atıp elime de çanta niyetine o lavanta keselerinden birini alır da çıkarsam sokağa herhalde doğru Lape'ye götürürler beni:)) Yok yok korkmayın o kadarını yapmam. Üstelik daha gündüz bile giymeye cesaret edemedim elbiseyi ama bir gece  açık havada bir arkadaşın yemek davetine giderken giydim ki hem esprili sohbetlere yelken açtık sayesinde hem de yakıştığına dair hoş yorumlar aldım:))

Bir kaç gündür yazlıkları kaldırıp kışlıkları çıkarma derdine düştüm yer sorunu nedeniyle,şu vakumlu hurç olaylarını hiç sevemediydim ama 2 yıldır  ayıla bayıla  stoklu aldığım için kullandım, bir de çarşı pazarlarda satılan normal hurçların kumaşları da çok sevimsiz geliyordu gözüme, neredeyse oturup kendim dikecekken Tchibo da severek kullanabileceğim hurçlardan buldum, bir heves koyuldum işe, tırman dolap tepelerine in aşağı bitap düştüm, yavaş yavaş yaptım ama bayağı bir yoruldum. Bir ara elbisenin resmini çekmek için cep telefonumu  elime alıp  kahve molası vermek için mutfağa geçtim.Tam resim çekeyim derken elim yanlışlıkla bir yere mi basmış bilemedim bu aşağıdaki gözlüklü bıyıklı adam resmin tam üstünde belirmez mi? Ne yapsam gitmiyor:( Nasıl korktum anlatamam, hem de gerçekten korktum, panikledim, bluetooth yoluyla virüs girdi herhalde diye epey bir dellendim. Yine aynı yöntemle karşı daire de muzur bir gencin resim çektiğimi görünce benimle eğlendiğini  cebime böyle bir gönderi yaptığı paronoyası bile yaşadım:)) Meğer telefonun resim özelliklerinden biriymiş bu palabıyıklı zat arayıp tarayınca nereden gelmediğini buldum, halen gülüyorum paniğime... EE bu kadar teknoloji özürlü olur bir insan:)) kuzenler duymasın (tabii ben anlatmayacağım asla onlara:)) ) yıllarca düşmem dillerinden...
Nazar deymeyecek ama bu teknoloji özrüm nedeniyle bir gün kalbime ineceği kesin...

Düşünsenize tam elbisenin üzerinde böyle birden beliren bir görüntü!!!!

1 Kasım 2012 Perşembe

O süpürsün:))

Şu günlerde yani son zamanlarda kendimi pis işlere adamış durumdayım:) Neye elimi atsam darman çorman bir ortalıkla vıcık vıcık bir halde kalıyorum:))


Bilgimden değil ilgimden bu kere bulaştığım iş. Az da olsa yazlıkta çok sevdiğim mısır bebek koleksiyonum var ki devamını bulamadığımdan olsa gerek fazla gelişemedi, geçenlerde 10Marifet.org segisini gezerken yine depreşti bu sevgim. 10Marifet üyesi Huber'in (Bloguna da bir bakın derim:) )çok güzel bir kapı süsünü sergi de görünce zınk diye durdum önünde ve tabii alıp eve geldim hatta diğerlerini neden almadım diye de hayıflandım hatta halen 2. sergi olunca gidip alacaklarımın arasına not aldım. Öz hakiki kapı süsüymüş ama ben kapıya birşeyler asmayı, astığım şeyleri görmeden yaşamayı pek sevmeyenlerdenim lakin ortalıkta çok dolu her şeyi de seviyorum diye her yere asamıyorum ama böyle sevdiğim bişi olunca gidip gelip gözüm ilişsin de isterim ne ironik durumdur bu böyle! Bu yüzden onu oturma odamızın camına misina ile astım. Gittim geldim baktım, iyi mi oldu kötü mü bilmem ama hadi ben de kendi  yolculuğuma çıkayım ve kendime bir tane mısır bebek yapayım dedim. (Öbür tarafa gidince bu işe de bulaşamadım, vaktim yoktu, mısır koçanı falan bulamadım diye boyun bükmeyeyim değil mi ama:) )


Ayyy ne pis işmiş öyle, ya da ben onu öyle pis hale mi getirdim bilemedim:)) Püskülleri ayrı kaplarını ayrı kurutmaya çalıştım tabii bu nemli havalarda balkon ortamında:( Bir de yağmur yemiş koyduğum yerde ki kimileri çürümüş el değmeden atıldı. Kala kala bir mısır kocanından 6-7 düzgün yaprak, bir de didelenmiş küflenip siyahlaşmış halde saç olarak kullanmayı düşündüğüm mısır püsküllerinde az miktar kaldı elimde. Mutlaka ki bunun düzgün kurutma yolu vardır benim gibi bodoslama dalınmaz her işe ama napim demek ki bunun da vakti gelmiş ki kalkındık bir kere. Yurtdışında paketlenmiş halde satıyorlarmış üstelik bu işler için  belki bizde de vardır ama ben bakmadım bile var mı yok mu diye... 

Neyse gelelim biz kendi bebeğimize. Kafası için biraz pamuk, kolları ve bacakları için bükülebilir orta sertlikte tel (ki onları da sokak da tomarla tesadüf buldum:)) ) mısır kabuğu, püskül ve yapıştırıcı az da olsa kullanmak üzere. Tabiii su, su işin olmazsa olmaz kısmı çünkü yapraklar kuruduğundan eğilip bükülürken kırılmaya müsait suyla ıslata ıslata yumuşatıp şekil veriyorsun ki işte ben bu aşamada bulanmışım da bulanmışım. Etrafa saçılan o püsküller suyu sprey aparatla sıktıkça yapışmış da yapışmış sağa sola:)) Ama ne yalan söyleyeyim çok zevk aldım bu işten ve kendimi de oldukça başarılı buldum üstelik. Bebek bittiğinde bir şımardım bir şımardım ki görmeyin gitsin:)) İlk bebek ilk deneyim hiç fena değil, değil mi?  Çok beğendiğim modeller var üstelik google da görüp beğendiğim, onları da kendi yorumumu katarak yapmayı arzulamaktayım. Bu naturel oldu ve öyle de kalsın istiyorum. Ama gerisi gelecek belki onlarda naturel olacak ya da renklendirmeler de yapmayı düşünmekteyim. Tabii mısır koçanı bulmak sorununu halletmem lazım öncelikle:))




Umarım bir bilen ya da Sevgili Huber cevaplar beni ama verniklemeli miyim vermiklememeli miyim bilemedim.Verniklemesem bozulur mu, böcüklenir mi, verniklersen formunda deformasyon olur mu?

Şimdilik benden bu kadar, ortalık onun yüzünden dağıldı, alsın eline çalı süpürgesini o süpürsün ortalığı!!! 



Çokk sevdimmm yaa, güzel olmamış mı yoksa yine kuzgunluğum mu tuttu da bana güzel gözüküyor?
Bir de şu kovayı boyasam mı naturele yakın bir renge mesela tabanın açık bir tonuna?
Vallahi yakından daha güzelll inanın bana, boşuna değil yani bu şımarıklığım:))