.

.

31 Aralık 2013 Salı

Yeni Bir Yıl....

Bu
Yılbaşı
ağacımı
hediyelerle
donatmak
yerine, her dalını
bir dostumun adı ile
süslemek istedim…
Yakın dostlar, uzakta olan
arkadaşlar. eski arkadaşlar,
yeni dostlar. Her gün gördüklerim
ve ara sıra görüşebildiklerim. Hep
aklımda olanlar ve sıkça unuttuklarım…
Her zaman yanımda olanlar ile olamayanlar
Kötü gün dostlarım, hep destek olanlar... İstemeden
üzdüğüm dostlar ve istemeden beni üzenler. Çok yakınımda
olanlar, ulaşamadıklarım, yıllardır görmediklerim, özlediklerim....
Vefa borcu olduklarım. Bir telefon uzaklığında olanlar.
Alçak gönüllüler, gönülden sevenler.
Az ya da çok hayatıma girmiş
tüm isimler… Bu
ağaçta hepsinin
kökleri sağlam,
dalları uzun ve
güçlü olacak.
İsimleri
daima asılı kalacak…
Her yeni yıl, eskilerin yanına yenileri eklenecek.
Zor anlarda ağacımın gölgesi dostları ve dostlukları
bir nefes serinletecek. Yeni yılla gelen tüm yeni
umutların, yeni başlangıçların, dostların, bütün yeni
günlerinizi aydınlatması ve sizlerle daha güzel anlar
paylaşmak dileğimle...
İyi Seneler

   FİAMMA


Tüm güzel dileklerimi bir ağacın dallarına astım bu yıl da...Her yıl olduğu gibi kendime Murathan Mungan'ın Yeni Bir Yıl Şiirini okudum. Çok şey istemiyorum, adresini yüzlerinde taşıyan insanlar olsun her daim yanımda, yalansız, dolansız,riyasızca..

Kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum
"içtenliğin" yada "dünya görüşünün" kirletmediği
Kendime bir kart yazarakyeni bir yıla girerken işte bunları diliyorum...


Yeni Bir yıl
I
Bir dönem daha bitiyor
İşte bu kadar duru,bu kadar yalın
Bu kadar el değmemiş
Sıradan bir gerçeği daha
kolları bağlı hayatımızıngibi başkasını karşımıza
Perdeler çekip,ışıklar söndürüp
oturup yatağın içinde bir başımıza
Sorgulamak kendimizi
Öğrenmek ikimizin anadilini,ikinci belleğimizi
Öğrenmek kendimizle hesaplaşmanın buzul ilişkilerini
Bu aynanın dehlizlerinde gezinirken görürüz
Karanlık günlerimizin kenar süslerini

Biterken bir dönemin son günleri
Biliyoruz takvimler belirlemez değişimin mevsimlerini
Gençlik ikindilerini
Kargınmış bir çocuktuk büyüdüğümüzden beri.


II.

Bir dönem daha bitiyor
Düşlerim ,tasalarım,yarım kalmış onca şey
Her yıl biraz daha kısalıyor bir öncekinden
Bana mı öyle geliyor
Yoksa daha mı hızlı ilerliyor zaman
İnsan yaşlanırken?


III.
Kırdım mı incittim mi birilerini?
Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler.
Kendimi yeniledim mi yazdıklarımda?
Yeniden düşünmeliyim
Dostluklarımı, ilişkilerimi
Dağınık yatağım,mutsuz yatağım
Çoğalttım mı eksiklerimi?
Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı
Yitirdim mi yoksa masumiyetimi?
Borçlarımı ödedim mi?
Doğru seçtim mi soruların fiillerini?
Tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış, saçlarım taranmış,
giysilerim ütülü, odam düzenli mi?
Ödünç aldığım kitapları geri verdim mi?
Geri verdim mi aldıklarımı:
Aşkları, dostlukları, sevgileri, güvenleri, bağları
Kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi?
Yokladım mı duygularımı
Hala sevebiliyor muyum insanları?
Ovmalı gümüşleri, bakırlarımı; cila geçmeli ahşaplarıma
Ovmalı umutları
Saklı tutmalı gelecek inancını, yarınları eksik etmemeli ağzımızdan
Hançer kıvamındaki o karamizah tadını
Şimdi oturup uzun bir hasretlik mektubu yazmalıyım Yavuz'a
Sonra köşe başından bir demet çiçek alıp öyle başlamalıyım
akşama
Yeni bir devre...
Ama nedense herşeyin tadı dağılıyor ağzımda
Bir sap çiçek mi taşısam yoksa ağzımın kıyısında
Aydınlık rengi vursun diye gözlerimdeki buluta


IV.

Ey uzak akrabalarım, üvey aşklarım
Mevsim sonu dostlarım, işporta malı ayrılıklar
Arkadaş ölümleri, dost hançerleri, talan ettiğimiz zulalar
Gece telefonları, ıssız konuşmalar
Mağrur incelikler, vurgun yemiş ilişkiler
Bırakılmış mektuplar
Ve yurdumun her karış toprağında tefrika edilen karanlık
Ey hayatıma girenler ve çıkanlar
Uçurum duygusuyla yaşadığımız hayat ey

O kadar çok anlattım ki
Kendime kaldım anlatmaktan...
Bunaldım kendisiyle boğuşmasını
Başkalarında çözmeye çalışan insanlardan
Usandım sözcük oynamalarından, tılsımlı sıfatlardan,
Ofset duyarlılıklardan
Kaç zamandır bir ermiş dinginliği havalandırıyor dizelerime
açılan pencereleri,
Durup bakıyorum akşam sularında zaman kavramlarına,
Zamanı düşünüyorum;koyuluyorum
Anlamını yitiriyor "şimdiki zaman"ın boşyüceliği,tarihin unutkan
sayfalarındaki mürekkep lekeleri
İşimin başına dönüyorum içimde ıssız bir gönül erinci

Kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum
"içtenliğin" yada "dünya görüşünün" kirletmediği
Kendime bir kart yazarak bunları diliyorum.


V.

Sabahları açık penceremin soluduğu kent
Nabzında yüzyılın dağınık sancısı
Dumanı üzerinde tüten yıkıntılar
Hangi anlamı kuşanabilir şimdi yeni bir dönem
Umutsuzluk sözlüğünden karşılıklar aranırken hayata
Hangi söküğünü dikebilir bu yaralı kuşak
Hangi yüreğe öğretilebilir unutmak!


Aranıp duruyorum adresini yitirdiğim insanları
Vitrin camlarına yansıyan yüzlerde
Biliiyorum, duyuyorumihissediyorum adresini yüzlerinde taşıyan insanlar var
Hala bir umut var...
Aydınlık bir caddeye açılan bu sokaklarda.

9 Aralık 2013 Pazartesi

Beşiktaş Belediyesi Levent Sergi Salonundaki Sergimiz...



















Yazacak paylaşacak ne çok şey var diye diye dolanıyorum günlerdir blogumun kıyısında köşesinde eski arşivlerinde...Evet, neler birikiyor neler, güncelliğini yitiriyor belki bazı birikenler lakin ben bir türlü oturupda sıralayamıyorum bir yerden başlamak lazımken bilgisayarın başına oturamıyorum ne yazık ki... Mesela Serpille Angara Çıkartmamız ve Angara Günlükleri var ki dar zamanlara sığdırmayayım derken arası açılıyor zamanın ama olsun ben günlük gibi bloguma elbet not düşeceğim ki her günü ayrı ayrı keyifliydi...Mesela yeni nesil kocakarılarım var ki acaip keyifli çalışmalar ve deneyimler oluyor bana, mesela yılbaşı hazırlıkları var ki rengarenk, az, öz ve şık, mesela dikerken daha aşk yaşadığım kitap kılıflarım var kiii, var ki var yani...
Bu kadar giriş tantanası yaptıktan sonra gelelim gelişme bölümüne:)) Evden bir çıktım pir çıktım derler yaa Sokak Kızı İrma'nın blogu olarak adını değiştirsem tam zamanıdır şu günlerde blogumun:)) Dün sabah itibarıyle Istanbul'da sergi ve kermes günlerim başlamıştır efendim. Ayın 9'u ile 12 si arasında Beşiktaş Belediyesi Levent Sergi Salonunda, 13,14,15 Aralık 2013 tarihleri arasında Fidan Başaran&Filiz Dündar kardeşlerin konağındaki Kermes'e katılarak evime dönüyorum. Bugün Vira Bismillah deyip evden bavulumla çıktım ve ilk günü yaşayıp gece konaklamak üzere evime mutlu mutlu intikal ettim. Gelemeyecek olan, aramızdaki kilometrelerce mesafeler bulunduğu için kalpleri ile yanımızda olan güzel arkadaşlarımla sıcak sıcak paylaşayım  heyecanımızı ki güzel yorumlarınızla yanımda yanıbaşımda olun istedim... İşte ilk günden karelerlesizleri başbaşa bırakıyorum...
Özetle Avrupa Yakasında çokk sıcak günler yaşanıyor, Aralık ayına yaz mı geldi ne?


25 Kasım 2013 Pazartesi

Artebella Sunum Workshop'u İzlenimlerim...





Bugün Arnavutköy Konak'ta yine bir workshop günü yaptık. Yani bütün kızlar toplandık, toplandık, yine toplandık... Dostlarla geçirilen her gün güzeldir, dostlarla geçirilecek her bahane de güzeldir. Ama bu defa heyecanım daha bir başka.... Geçen ay yaptığımız Konak toplantımızda kendisini ve ailesini tanımaktan büyük keyif duyduğumuz Artebella  firmasının yönetici eğitmeni Gülçin hanım'ın  bize Artebella Ürünlerini kullanarak yapabileceğimiz  farklı çalışmaları bir arada nasıl kullanacağımızı ve teknik detayları paylaşacağı  bir sunum hazırladığını duyunca heyecanlanmamak elde değil. Yani işi bu kere mutfakta değil ürünün ekim yeri olan tarladan öğreneceğiz. Hele ki benim gibi ahşap boyama gibi konulardan evde yer sorunu nedeniyle ile uzak duran biri için gözlemlemek, ev ortamında ne kadar bulanabileceğimi tartıp biçmek açısından da biçilmiş kaftan böylesi bir sunum arkadaşlar....






Ne deneyim edindim arkadaşlar, ne deneyim bir günde alim oldum desem yeridir ve tabii  beni alim mertebesine eriştiren deneyimleri gözlemleri  sizlerle ve taze heyecanla buradan paylaşmazsam olmaz ki bizler birbirimizi aydınlatan minik birer ateş böceği olmadık mı herbirimiz için daima... Öyleyse ışık almaya ve ışık yaymaya devam...

Vallahi konuya dar mekanlarda bu ahşap işlerinin nasıl yapılabileceğinden girdim ki bir çoğunuz benim gibi ev ortamında ahşap boyama işinin çok zor ve kirli bir iş olduğunu bulanıp bulaşmadan yapılabilir bir iş olmadığını düşünüp duruyorsunuzdur. En azından ben hep böyle düşündüğüm için içim gitse de, Meraliçemin, Kübra hocamın atölye ortamında  öğrencileri ve arkadaşları ile yaptıklarını görüp hüzünlensem de, ellerim kaşınsa da illa yaz ayları illa dış mekan, küçükte olsa balkonum diye tutturup dursam da ve kendimi hat safhada dizginlesem de ne beyhude korkularla boğuştuğumu görünce ne kadar isabetli bir workshopta olduğumu farkettim. Bu workshopta ilk olarak tam da bunu öğrendim ki kazın ayağı hiç de öyle değilmiş. Yani küçük bir masa hatta bir zigon hatta elde bile bulanıp batmadan çok güzel keyifle kullanabileceğiniz objeler üretebiliyormuşuz. Bu anlamda bundan böyle kim tutar beni.... tutmayın da zati bırakın senelerin acısını çıkarayım değil mi ama:))











.
Yine benim beynimdeki kurtcuğa dönüşen ve eğitimsizliğim nedeniyle sıkıntı duyduğum konulardan biri daha Sevgili Gülçin hanım'ın anlatımıyla son buldu ki bu da hangi boyayı nerede kullanabileceğimizdi. Kumaşa kumaş boyası, ahşaba ahşap boyası, cam'a cam boyası aran dur stoklan dur habire... Ve en önemlisi evde o anda yaptığınız objeye uygun boya yoksa kıvran dur acaba ahşap boyasını cama vursam ne olur diye diye... Artebella ürünlerinde bu sorunda sıfırlanmış arkadaşlar ki boyalar birbiri ile karıştırıp yeni renkler, tonlamalar elde edilebildiği gibi zeminler de farklı olsa aynı boyayı bir çok yerde kullanabiliyorsunuz tereddüt etmeden. Dedim yaa alim oldum demem boşuna değil arkadaşlar,benim gibi farklı bir çok hobiye el atan maymun iştahlı tiplerdenseniz hele ki bir minyatüre de bulaşmışsanız ucundan ucundan her zemin nevi için boya bulundurup onları muhafaza etmek de ayrı bir sorun yaratıyor haliyle ev ortamında.Boyalar ve bunların kullanımı ile ilgili alanlardaki etkilerini Gülçin Hanım deneylerle bizlerle paylaşırken bingo bir ürün daha hepimizi heyecanlandırdı. Düz zeminlerde kullandığımız, karıştırırken pörtücükler oluşmasın diye dualar ettiğimiz, döktüğümüzde kabarcıkları alevle alazladığımız 100 kat verniğin fırça ile sürülebilir uygulama esnasında kuruma süresi oldukça uzun parlak yüzey yaratan bu sır vernik hakikaten ne sihirdir ne keramet türü  bir ürün. İster ahşapta ister camda, ister seramikte ister kumaşta kullan... Kumaşta mı dediğiniz duyar gibiyim, evet kumaşta da... Harika sararma yapmayan bir porselenleştirme ürünü, benim kocakarılar bile her an nasiplenebilirler bu durumdan ki nasıl olur acaba diye düşünmek bile beni heyecanlandırmaya yetiyor. Bu konuda çok cesaretli değilim aslında ama bir deney yapmak içinde yanıp tutuşmuyor değilim hani. Bu ürünün en güzel yanı da küçük şişeler içinde kullanıma sunulmuş olması ki israfı önlüyor, israfı sevmeyen biri olarak bu ürünü çok sevdim...
Hımmm ne deneyimler var ne deneyimler... Elifi görse mertek sanacak olan bendeniz için sihirli bir bavul açıldıkça açılıyor, hokus pokus deyip bir güzelliğe dönüşüyor bir anda... Bunlardan biri de kolay transfer çeşitleri ki ben yapamam ki ben beceremem herhalde sorularını silip atıyor bir anda yani o kadar kolay.... Benim Gülçin hanımın bu sunumu sayesinde sadece boyanan zeminlere mi transfer yapılabilir sorularım bertaraf oldu gitti. Deneyimsizliğim, malzeme tanımazlığım nedeniyle nelerden uzak tutmuşum ben kendimi ki...
Kolay transferin 2 cinsi varmış ki bunlardan biri açık renk zeminlere, cama ve varak üstüne ,diğeri ise koyu ve beyaz zeminlere uygulanan. Tabii bir de bunun yanı sıra kumaşa uygulananlar da var...Her türlü zeminde verdiği sonuç ise olağanüstü... Bir sünger, bir bardak su ve kolay transferiniz varsa elinizde her türlü zeminde 2 dakikada harika sonuçlar alıyorsunuz.  Ben özellikle varak olayını oldum olası seven biri olarak sonuçları gördükçe pek bir heveslendim. Örnek için Gülçin Hanım'ın getirdiği Zeugma/Çingene varaklı cam tabakla adeta aşk yaşadım. Tabağı öyle bir sahiplendim ki kimseler el sürdürmedim, hele Medişin Takı Dünyasının aklı kaldı tabakta:)))EE daha önceden Beşiktaş Belediyesindeki kermesten aldığım tepsi ile takım oldu ama doyamadım hem koyu zemin hem de varak zemin için uygulanacak kolay transferlerden çingen kız baskısından daha aldım ki onlara uyacak başka  objeler de yapayım.





Beyin fırtınası yaptık adeta, hangi birini yazayım neyi unutmayayım ki derken aklıma bir başka deneyim olan rölyef paste geldi ki ilk sokağa çıktığımda bu mucize üründen eve renk renk depolayacağım. Stencil kalıpları kolleksiyonumu kullanıma açmak için biçilmiş kaftan özellikle kumaş üzerindeki duruşuna bayıldım. Sürümü öylesine kolay ki bulaştı, dağıldı alta çıkmadı derdi yok. Adeta baskı kalıp gibi defalarca yıkamadan seri bir şekilde kullanıyorsun.Bir plastik bıçak ve rölyef paste ile neler yapılır neler...Pasta rölyef uygulanmış bir alan üzerine kolay transfer ile yapılan örnekleme hepimizin çok hoşuna gitti ki fayans efekti bile yapılabilir bu yöntemle Offf zamansızlık... hepsini denemek istiyorum bu heyecanla ben de  hokus pokus yapayım istiyorum.Belki hemen yani yarın sabah uyandığımda olmayacak bu buluşma ama ben de bu seminer hipnoz terapi etkisi yarattı ki artık ne boyalardan ne ahşaptan ne camdan ne de bulanmaktan korkmuyorum. Teşekkürler Artebella ve teşekkürler Gülçin hanım bu sihirli dünyanın anahtar deliğinden bakıpta içeri girmekten duyduğum korkuyu yendirdiğiniz için...
Bir güne çok şey sığdırdık lakin sadece bilgi edinmekle kalmadık aynı zamanda çok güzel bir ortamda güzel arkadaşlarla kahkahalarla dolu bir gün geçirdik. Bendeniz bu workshop ashabiyle zihni sinir projelerinden birini Konağın en güzide odasına uygulayıp Zıkkım Odasına çevirince adeta kahkaha kıyameti koptu, kapı önünde zıkkım içenler ve içmeyenlerce adeta resim çektirme yarışı yaşandı...EEE böyle bir odada lazım değil mi ama hem içmeyenleri korumak hem de içenleri rahatlatmak adına...Daha önceki toplantılarda olduğu gibi bir noktaya bu vesile ile dikkat çektik efendim ki kıssadan hisse özgürlükleri, kişisel tercihleri yasaklarla kısıtlamak yerine alan yaratarak onlara caydırıcı, ürkünç çözümlerde sunulabilmeli:))), daha ne atraksiyon olsun ki... Önemli olan hoş seda olmak, keyifli vakit geçirmek değil mi?




Tabii aç açına olmaz bunca keyif... Öyle güzel yiyeceklerle, ikramlarla Sevgili Fidan bizi ağırlıyor ki tadı damağımızda ayrılıyoruz her defasında... Bugünün Top10'unu sıralarsam Muharrem ayı nedeniyle bir aşuresever olarak Aşureyi number one'la onurlandırıyorum tabii ki...Allah kabul etsin, sevabını hanenize, pişirene,ikram edene ve yiyene yazsın.. Ardından dumanı üstünde tüten pırasalı börek atbaşı farkla favorim... Lokum denilen tatlının damakta bıraktığı haz, hımmmmm hımmmm yani ,kıymalı patatesli börek, mercimekli buğdaylı turşulu salata, kanepeler, limonlu turta, lorlu kurabiye, yaprak dolması, biber dolması... midende yer kalmadı az sonra balon gibi patlayacaksın Fiamma derken Serpil hanım kulağıma eğilip yufkalı ceviz sarması enfes yoksa tatmadın mı daha demez mi? Tattık efendim onu da tattık, üstelik tatmakla kalmadık gittik geldik dadandık. Yemek bloglarından boşuna uzak durmuyorum ben derken kara kara bir sonra ki toplantı da kimbilir bize daha neler hazırlayacak diye düşünmeden uzak duramıyor vallahi insan..Zaten görüntü olarak inkar etmiyorum da su içsem yarıyor demek düpedüz yalancılık olur:))









Vee son olarak teşekkürler Fidan, teşekkürler Filiz, bu güzel günü bize yaşattığınız için...
Ne demek öyle son teşekkür dedim birden ki bu buluşmada da 3 güzel firma bizleri yine ellerimiz kollarımız dolu gönderdi Konak'tan...
Teşekkürler Orkide Hareketi, Teşekkürler Doğadan Çay, Teşekkürler Neva Color... Bu sezon çaylarımızı yudumlarken ürünlerinizle güzelleşeceğiz biz hanımlar...



Teşekkürler Sevgili İnci hanım, konağı alıp ayrılıyorum bu etkinlikten...






14 Kasım 2013 Perşembe

MELEĞİM OLUR MUSUNUZ?

BULUT GÖLGEM, TÜLİN'İM SORUYOR: ''MELEĞİM OLUR MUSUNUZ?'' DİYE...



Ne güzel de isim seçmiş canım arkadaşım... Hepimizin yapabileceği mutlaka bişi vardır, destek vermek adına yüreğimizde bir sevinç ışıltısı yaratacak bu etkinliğe... Hadi bakalım örmek isteyenler, dikip biçmek isteyenler işimiz uzun ama 15 Aralık ta hazırlıklarımızı tamamlamak için güzel bir zaman...

Aşağıdaki linki tıkladığınızda daha fazlası var okuyup ne yapabilirim diye yol alabileceğiniz...


http://bulutgolgesi.blogspot.com/2013/11/melegim-olur-musun-yeni-iyilik-hareketi.html

12 Kasım 2013 Salı

Banuca Birşeyler/4

Ankara'dan ayağımın tozu ile döndüm, henüz ancak evdeki tozlarla muhatap oluyorum. Ama Banu'dan güzel haberler var, Ankaradayken arkadaşlarla toplandığımızda telekonferansla bağlandık, konuştuk, güldük, tez dön temennilerimizi ilettik. Azcık öksürük problemi vardı ama son konuşmam da sesi daha da içimi rahatlattı.
Bu 15 günlük izin süresini fazla ciddiye aldı galiba erken dönecek kızlarrrrrr... Dönsün de yahuuu erken gelene vize sormuyorum yaaa...

İyi, iyi, daha da iyi olacak....

6 Kasım 2013 Çarşamba

Banuca birseyler/3

Bu geceki haberler Gülsüm Güven Tuncer den:) Banu ile bizzati konusmus, sakalasmislar... Eeeee kaldı 12 gün:) bekleyin beni geliyorum anacim diye yakinda yazmaya baslar...

Tabletten yaziyorum ancak bu kadar beceriyorum.hepinize sevgiler

5 Kasım 2013 Salı

Banuca Birşeyler/2

Banu'dan haberler:) Yoğun bakımdan çıkarıp servise almışlar, durumu iyiymiş, hemşireler yürütecekmiş az sonra ve öksürmekle meşgulmüş. Billurcuğumla konuştum Allah ondan razı olsun ki bir de benimle uğraşıyor, ben ararım Şuleyi bile diyebilmiş Banum. Aramasın hiç dedim aramasın diye de sıkıca tembih ettin ki dinlenip iyileşsin, hepimizin tek dileği bu değil mi? Güzel haberler aldığıma inanıyorum, hepinize sevgiler...

Kaldı 13 gün derken bu deli kız beklediğimden erken dönecek galiba:)) Yok öyle şey iyicene dinlen...

4 Kasım 2013 Pazartesi

ARNAVUTKÖY KONAKTA 1. ÇAY PARTİSİ ETKİNLİĞİ...





Birinci diyorum çünkü gelenekselleşecek biliyorum, eee okuyun yazıyı sonuna kadar anlarsınız siz de neden böyle hissettiğimi...

Sıkı durun başlıyorum işte yazmaya:)))

3 Kasım 2013... rüzgar gibi geçtin ve bittin... Yorgunum, argınım, hüznüm de yüreğimde, mutluluğum da...

Dokuz ayın çarşambası bir araya gelmez derler de dokuz ayın pazarı bir araya gelir mi gelir, ucunda Fiamma faktörü olunca. Altıma öyle deli bir Arap atı vermişler ki ben koşturmacası bol Fiamma olarak atın üstünden düşmeyeyim diye adeta at üstünde bedenen ve ruhen koşturup durdum bütün gün. 

Sevgili Fidan, 3 Kasım 2013 tarihinde heyecanla Partimiz var az önce yayınladım face'de bakıp cevap yaz geliyor musun dediğinde yine dostlarla bir araya geleceğiz diye yaydan fırlamış ok gibi havalara uçtum ama sonra paraşütümü takıp ayaklarımın üstüne düşeyim bari diye olağanüstü  çabaladım:( Çünkü aynı gün 5. yaşına giren ve hepinizin benden yazılarımdan dolayı tanıdığı gözümün gönlümün nuru Bade'minde yaşgünüydü. Ne yardan ne serden vazgeçilir misali önce kuzumun doğum gününe katılıp sonra da arkadaşlarımla buluşmak için kanatlanıp (Allahtan yakındı iki mekan yolda zaman kaybetmeksizin) Arnavutköydeki Fidan Başaran&Filiz Dündar'ın konağında soluğu aldım. Tabiii yine oraya varmam 16.30-17.00 sularını buldu. Sokaktan içerideki bağırış çağırış kahkahalar duyuluyordu. Yüzümde koca bir gülümseme, erken kalkan arkadaşlarla tanışma görüşme fırsatı bulamasam da yine bir çok sevdiğim arkadaşımı görme fırsatı bulmak üzere basamakları üçer beşer tırmandım. Azcık soluklandıktan sonra tek tek hatır sormalar, konuşmalarla , yummileri yemelerle ve sonra da giden dostları uğurlamalarla günü tamamladım.






 Ne anladın bugünden derseniz, çok bir şey anladığımı söyleyemem çünkü doya doya tam bir gün yaşasaydım da 3-5 dakika sonra ayrılıkların ardından özlem yine başlıyor böylesi güzel ortak paydada buluştuğumuz dostlukların ardından... Bir ara o güzel ortama bakıp, istemeden de olsa 2 damla göz yaşı döktüm ve yakalandım, ki sebebini bu yazı dizisinin sonunda anlayacaksınız, eee azcık merak edin yahu...
Gelelim benim o gün yaşadıklarıma...
Ama tabii bence yaşadıklarımı yazmazdan evvel öncelikle bu günü organize eden ve birbirinden güzel yiyecek ve ikramları ile kapısını bizlere açan Fidan Başaran arkadaşıma teşekkür ediyorum. El emeği her zaman başka bir tad bırakır damakta ki günlerce ince ince düşünüp herkesin sevebileceği ikramlıklar hazırlamak ve bunları organize etmek için koşturdu, gecesini gündüzüne kattı, bizler için çabaladı. Neler mi vardı yummiler de neler yoktu ki, ben gece de yatıya konuk olunca bir de ertesi gün nevalelerle döndüm eve ki anlayın herşey bol bol ve tazeydi.

Ve bununla da kalmayıp hepimize güzel surprizler yapmak adına ülkemizin güzide firmaları ile temasa geçerek bizleri kendisinin çam sakızı çoban armağanı dediği ama taşımak için taksilerin bagajlarına sığamadığımız hediyelerle uğurladı biiz iki kardeş evlerinden... 

Bu blogun deli dolu sahibesi olarak  heyecanını coşkusunu ucundan yaşadığım bu günü anlatırken öncelikle bu güzel organizasyona sponsorluk eden ve güzel hediyeleri ile bizleri mutlu eden firmalara teşekkür etmekle devam etmek istiyorum. EEEe ne de olsa günü geç gelip karlı kapattım:))

Blogumda kendi çenemden reklam yayınlarına yer veremiyorum lakin bundan tam bir yıl önce bana da ders olan ve bir çok blogdaşa da ders olmasını dilediğim bizati muhattap kaldığım bir konuyu da gündeme getiriyorum ki gerçekten karşı karşıya kaldığım davranıştan, kendimi safiyane düşürdüğüm durumdan dolayı üzüntü duymuştum.Çiçeği burnunda bir blogcu olarak asıl keyif aldığım paylaştıkça ortak paydalarımızın olduğu dostların var olduğunu keşfetmem ve onların bulunduğu ortamlara girmek ve sanal ortamda tanıyıpta gerçek dostluk ortamına taşımak istediğimden genel olarak yemek konularından ziyadesiyle fazla olan kilomu arttırmamak için uzak dursam da takip ettiğim ve bana çok övgüyle söz edilen yemek bloglarının düzenlediği bir organizasyona katılmak için hevesle heyecanla organizasyonu üstlenen arkadaşıma mail attım. Ama maalesef ki yer olmadığı yemek blogu olmadığım gerekçesiyle geri çevrildim. Bu organizasyonu düzenleyen arkadaşım tercihlerini bloglarında toplantı sonrası sponsorlarla ilgili tek bir satır bile yazmayan arkadaşların varlığından söz ederek  sıkı bir eleme yapıldığı belirtilerek geri çevirmişti ve beni de katagorize etmişti:)Bahsi geçen sponsor hediyeleri hiç almasam da almışcasına teşekkür etmesini, benim için sadece o ortamda olup ortak paydaları paylaşmanın değerinin hiç bir şeyin yerini tutmayacağını keşke burada o zaman paylaşma şansı bana verilmiş olsaydı. Sağolsun, varolsun, organizasyonları bol olsun arkadaşlar sizlerinde...

Blog toplantılarında böylesi güzel sponsor destekleri ve naif hediyeler genelde katılımcıları mutlu eden zarif bahanelerdir.Bu hediyeleri bizlere gönderen sponsor firmaları ise bloglarımızda onurlandırmamız tabii ki güzel ve bizlere yakışan bir davranıştır. Ama hiçbir blogdaşımın böylesi toplantılara firma hediyelerini toplamak için katıldıklarını düşünmüyorum hele hiçbirimizin bunlara ihtiyacımız olduğunu hiç düşünmüyorum, tabii güzel olan teşekkür etmek, gönül almak, onore etmektir. Ben bu teşekkürün zorlama ile yapılacağına da inanmak istemiyorum ki benim bünyem zaten bunu kabul etmiyor böyle zorlamaları kaldırmaz da...Bu blogda bu samimiyetsizliği zaten taşımaz. Bu yüzden şimdi aşağıda tüm içtenliğimle varlığını bilmediğim bu surpriz hediyelere ve onların sahiplendirenlere tek tek teşekkür etmek istiyorum.

Veee ilk olarak öyküsünü Fidan'dan dinlediğim Baykumaş'a teşekkür ediyorum.Adını face de ve blog arkadaşlarımın paylaşımlarında sıkça duyduğum Istanbul dışından faaliyet gösteren firmanın güzel yürekli yöneticisi böyle bir parti düzenlendiğini duyunca bizleri güzel hediyeleri ile keyiflendirmek istemiş. Sevgili Baykumaş bu güzel kumaş setlerinizden birinin talihlisi benim ve teşekkür ederim size, her biri ayrı güzel ve zevkli...Onları en güzel şekilde değerlendirip bloğumda paylamaktan keyif duyacağım...

Etiketleri bile itanayla söküp sakladım ki ambleminiz bile çok güzel.















Yargıcı Accessories da teşekkür ediyorum ki böylesi bir organizasyona destek vermek ve bizleri teşvik etmekten büyük mutluluk duyacaklarını ifade ederek bizleri güzel şık hediyelerle onore ettiğiniz için. Hobi işi ile uğraşan bizler ne ellerimizi yıkamadan dururuz ne de onları bakımsız bırakmaktan hoşlanırız.  Şimdi temiz ve bakımlı ellerle daha güzel işler üretmeye devam edeceğiz...



Sıra Dr Ötker firmasında... ki zaten evimde kullandığım tezgahlarda ilk aradığım  bir markanın ürünleri ile  misafir sofralarımızı çeşilendirecek ve damaklarımıza yeni lezzetler katacaksınız.Aralarında tadmadığın lezzetler var  mı derseniz, evet var mesela şuu profiterol yapımında büyük kolaylık sağlayan Şu-Ekler hamurunu çok merak ediyorum. Ama bu merakımı Ankara dönüşü daha keyifle gidermek için sabredeceğim, çünkü keyfine doya doya ailecek varmak istiyorum.


Ve Bizart firmasının sahibi, İnci hanım, üretmeye, üretmek için cesaret vermeye,  enerji taşımaya,yeni objelerle bizleri keyiflendirmeye, dostluklara, güzel paylaşımlara devam, devam, devam...


Sıra da biz kadınların vazgeçilmez dünyası Orkide Hareketinde... Her kadın çiçektir, her kadın güzeldir de hangi kadın bu sihirli dünyadan uzak durabilir. Üstelik öylesi geniş bir ürün yelpazesi var ki sadece kadının değil eşlerin ve çocuklarında kişisel bakımından tutun bir evin her ihtiyacına çözüm bulup cevap verecek donanımda bir katalog ve rengine mest olduğum bir rujla bizleri onurlandırdığınız için teşekkürler...



Dudağımızda ruj ve bakımsız boyası gelmiş saçlar, olmaz değil mi hanımlar... 
Öyleyse ne yapacağız, Okay Cosmetic/ Neva Color Saç Boyası ile saçlarımızı boyayıp serumla bakımlarını yapıp, spreyleyip çay partilerinde pırıl pırıl saçlarla havalı havalı dolaşacağız. Laf aramızda rengi tam benim kullandığım saç renginde bir sonraki saç boya zamanımı iple çekiyorum, bakarsınız dayanamayıp daha önce de boyayabilirim.


Öyle güzel hediyeler var ki daha sabredin azcık tek tek paylaşıyorum keyifle, bu arada sanırım bu yazıyı yazmam 3 gün 3 gece sürecek çünkü bir yandan da hediyelerin yanında gelen broşür ve kitaplara dalıp dalıp içlerinde kayboluyorum. Mesela Dr. Otker'in ''Yılbaşı İçin Özel Tadlar'' kitapçığı ile ''Tarif Defterim'' incelemesini sonraya bıraktıklarımdan ki Ankara yolculuğumda incelemek okumak  üzere bavula eklenecek. Off içinde ne tarifler var öyle bir kaç kez kapağını açıp açıp kapadım ki aklımı verip de devam edemem eğer biraz daha dalarsam:)) Hadi biz devam edelim ve çaylarrrr diyelim...

Çayyyyyylarrrrrrrrrrrrrr, gelsin çayllaaaarrrrr hem de Doğa'dan...Büyülü Bohça'dan da Beyaz Çaydan da uzak durmak mümkün mü? Büyülü Bohça yı daha önce ablam sayesinde tatmıştım da bu gece ki akşam çayı keyfim tadını hayal etmeye çalıştığım Beyaz Çaydan yana olacak. EE biz hobiciler çaysız geçirmez molalarını, hele ki ben son aylarda öğleden sonraları  yorgun argın kocakarılarımın başına otururken bir kupa ile tezgahımı kurarım her daim ki bu sallama ve benim tabirimle dallama çaylar favorim. 

Daha daha neler varrrr, bitmedi ki... Mesela sadece broşür kitabına sahip olduğum ama çekiliş ve kurra da yüzüme gülmeyen Sevgili Neslihan Koççapar/Özel Sabunlar, gerçek hallerini göremesem de geç gelişim nedeniyle sahipleri güzellikleri anlata anlata bitiremiyorlar. Bir workshop yapmak lazım kesin bu güzelliklere kii turkuaz renkli birbirinden güzel şekillerdeki sabunlarınız favorim oldu:))


Bazı teşekkürlerimi sona sakladım ki bunlar için haklı sebeplerim var. En baş sebep kıskançlığım:) tüm blog dostlarım tarafından bilinir bu, saklamam niye saklayayım ki. Ne yalan söyleyeyim, sezonun açılmasıyla Meraliçem Atölyesindeki öğrencilerine önlükleri giydirdikçe ve Kübra hocamın atölyesinden paylaştığı resimlerde gördükçe Cadence'in önlüklerine içim gidiyordu. Korkun benden Meraliçem, Kübra Hocam artık benim de bir önlüğüm var, kocakarılarımı üretirken de, ileri de ahşap boyama işlerine bulaşınca da önlüksüz çalışmayacağım artık. Diyeceksiniz ki evde uğraştığın iş tekstilse ne işine yarayacak o önlük senin, yaramaz olur mu iplik kırpığı elyaf tozu ile gün sonunda tarladaki korkuluklara dönüyorum illa boya ile kirletmek mi gerek:))Hem belki ben evde kendi kendime workshop yapacağım, Allah Allah size ne:)) Hem şimdilik sezon dolayısıyla boyaya bulaşamayacağımdan temiz ve uzun ömürlü kullanacağım. Bu yıl daha sık workshoplara katılmayı planlıyorum ki çantasında her katıldığım workshopa taşıyacağım onu ben. EEE daha ne olsun... Teşekkürler Cadence, sizin kıskandığım ürünlerinizden biri eksildi sayenizde ve keyifle kullanacağım kullandıkça sizi hatırlayacağım.



İşte sona sakladıklarımdan ve tanımaktan keyif aldığım bir dosta daha teşekkür etme sırası gelmiş...Artebella
Art& Craft ın güzel cıvıl cıvıl çalışkan sahibi Gülçin hanım... İyi ki geç saatlerde eşinizin ve dünya tatlısı oğlunuzun da aramıza katılımıyla o keyifli saatleri geçirdik. Herkesi evlerine uğurladıktan sonra geç gelmenin üzüntüsünü hafifletti o güzel sohbet ortamımız, yudumladığımız çaylar ve günü sizin kelimelerinizden dinlemem. Hepimizin ortak paydası paylaşmak ve üretmek olunca ne güzel dostluklar kuruluyor değil mi ve yanılmadığımız görmek bu mutlulukların en güzeli değil mi? Güzel hediyeniz ve 2014 katalogunuz siz gittikten sonra elime geçti ki yüz yüze teşekkür edemedim. Katalogunuzu inceledim eve gelir gelmez ki ahşap, kumaş, boya,transfer artık tutmayın beni. Eşinizin de betimlediği gibi bizler beyninin içinde köpek balığı ile dolaşan insanlarız ve iyi ki küçük ve zararsız köpek balıklarımız var ki bizleri enerjik ve zinde tutuyor.



Sıra şimdi de bir sırrı paylaşmaya ve geniş bir teşekküre geldi:)) Her daim gülen o pozitifliği ile de çevresini gülümseten Nefise Hacıhüseyin Özdemir'e nam-ı diğer NefissŞeyler blog sahibi arkadaşıma teşekkür ediyorum.. Ayyy şimdi teşekkür etsem mi bilemedim ki ağlattı beni üstelik bu hatun. Ağlatmakla yetinmedi bir de ağlarken eşe dosta yakalattı. Ortam hüzünlenmesin diye nasıl saklayacağımı şaşırdım gözyaşlarımı.... Nefiseciğim ile bir önceki karşılaşmamızda yaptığım bir çalışmayı görmüş ve o çalışmamda kullanabileceğim çok güzel bir tasarımını güle oynaya zevkle benim için yapacağını teklif etmişti.Benim için  hazırlayacağını söylediği bu keçe şablon benim düşünemediğim bir hayaldi ki hayali bile hayal edemiyordum.Özelden yazıştık, şekilleri belirledik ve son şekline getirdik.Ben yorma kendini ne olur dedikçe o zevkle paylaştı...Sonunda sadece ben hayal ediyordum o ise hayallerimi elinde tutuyordu. Gün geldi yani dün o gündü bana benim hayalimi verdi. Çok güzel olmuştu ilerde paylaştığımda siz de bu güzelliği göreceksiniz, şimdi değil hiç kusura bakmayın. Nam-ı şahsıma özel hautecouter bir çalışma ve üzerini işlemem gerek, acele etmeyin bekleyin lutfen... Ama bahsetmek istediğim asıl o değil,  daha güzel bir şey vardı  üzerinde çalıştığı keçeye sığdırabileceği kadar benim istediklerimi sığdırıp  altında kullanamayacağı dört parmak bir boşluk kalmıştı ve o boşluğu da benim için değerlendirip, derleyip, tasarlayıp aşağıda gördüğünüz etiketleri basmıştı. Acaip duygulandım o küçücük alandaki boşluğu dolduran sevgi ve inceliğe... Bunun iki güzel anlamı var benim için ki biri etiket anlamındaki adımı bir etiket üzerinde görünce duygulanmamdı ve diğeri ise daha içsel  bir anlam ifade ediyordu ki hepinizi herkesi o toplantı da bulunan bulunmayan daha önce  tanıyıp sevdiğim ya da halen tanışmadığımız halde sevdiğim hepinizi kapsıyordu. Orada bulunan bulunmayan herkese baktım tek tek sonra da gözyaşlarımı tutamadım ki iyi ki varsınız ve hayatımızdaki o boşluklar sizlerin varlığınız  ile doluyor ve güzelleşiyor.Bir gün bir bakıyorum kızçelerden biri ablacığım bunu senin kocakarılarına ayırdım diyor benden çok heyecan duyarak, bir diğeri dantellerini, sevgisini, yüreğini karşılıksız önüme seriyor. Bunun ayırdına varmak, buna yaşatanlara teşekkür etmek  ve gözyaşı dökmek, değmez mi?

 
Nefiseciğim o üstte gördüğü kumaş Şimşekten payıma düşen ganimet, yani yabancıya gitmedi Şimşek Efendi ile paylaştık azıcık:))

Filizciğim anladın sen , değer değil mi ,omuz omuza iyi günde kötü günde ve hep birlikte...
Banucuğum, sen de kalbimizde ve dualarımızdaydın. Elbet iyileşip yine blog dünyasında fırtınalar estireceksin, zorunlu mola verdik tırnaklarımızı yemeye ellere bakım yapıp tırnakları uzatacağız bu süreçte.
Hepimiz buradayız, hepimiz seni bekliyoruz. 14 günün var haberin ola bu gurup senin evi basar mı basar, kork bizden...

İYİ Kİ VARSINIZ...