.

.

24 Kasım 2014 Pazartesi

ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN....

Ülkemizin en cefakar, en fazla emek isteyen ama yetiştirdiği çocukların onlara duyduğu sevgi ve minnetle en vefakar mesleklerinden birini icra eden tüm öğretmenlerimizin 
ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ 
sevgi ve saygı ile kutluyorum.

22 Kasım 2014 Cumartesi

Aşure Yalellisi

Özlemişşşşşler beniiii:)) Banuuuuuuu duy bak duyyyyy da uzun yazma bayıltacaksın beni diye yakınma bendenizden!  Şımarayım azıcık da bari ayar çekeyim ben bu beni özleyenlere:)) 
Durun kaçmayın yaaaaaa Yalelli paylaşacağım, özlem gidereceğiz işte daha ne istiyorsunuz, yok yok Ispanak Yalellisi değil, bu yeni, hani mutlaka yaptıklarınızdan ama hatırlatmak baabında:))



Evetttt, neredeyse bitti bitecek Muharrem ayı hatta yarın bitiyormuş:( En sevdiğim aylardan olur kendileri ki bu ayda evlerde pişen o nefis tad Aşure yüzünden. Kızı olan evlerde mutlaka pişirilirmiş diye bir gelenek varmış, nedendir bilmem ama bizim evde tık yok kızlar gitsin diyeyse oturup duruyoruz işte evcağızımızda bir yere gideceğimiz yok da kız oğlan farketmez mutlaka pişer bu güzel tad. Evin bereketidir, haneye de dağıtılan evlere de bereket getirir ben onu bilir onu söylerim.

EEE bizim evin halleri nicedir peki aşure zamanı, durun tahmin etmeyin ben size anlatıvereyim. Annem yaşı icabı biraz pişirme seramonisinden dolayı gözünde büyüterek isteksiz başlasa da pişirme ve dağıtma bittiğinde büyük bir ferahlık hisseder ve bu yılda kaynatabildiği, elinin ayağının tuttuğu, aklının tarifi unutmadığına şükreder. Hane halkının diğerlerini hiç anlatmayayım, onlar yiyicidirler ve şekeri az mı olmuş acaba, nar bulamadınız mı, kayısıları neden bu kadar iri doğradınız, portakal da giderdi içine, Egeliler susam da kavurup koyarlar üstüne, soğuyunca daha güzel olur falan deyip ya da bunların hiç birini söylemeden gider gelir hopur hopur yerler, en kötü ihtimal eski oturduğumuz evdeki komşumuzun kurban eti ile yapıp bize dağıtılan tuzlu aşureyi anar, ilk tadan bendeniz olduğunu suratımın ifadesini hatırlatır ve o neydi ya öyle diye mırıldanır dururlar. Bendeniz külkedisi ise, malzeme temininden onların alınıp taşınmasından, eskaza eksik alınan bir malzemeden sorumlu tutulmaktan, büyük ve ayrı kaplarda, yıkanmasından, ıslamasından, ayıklanmasından arada dağıtılacak kapların ayarlanmasından, onların alınmasından( Ki bu sene Carefour'un kapları çok hoşuma gitti eğrilip bükülmediler ama daha şık olabilirler) gidip gelip pişer ayak çeşnici başı olmaktan ve kapları tepsilere yerleştirip üst süslemelerinin yapılmasından, nihayette blok blok ve hatta daha uzaklara araba ile dağıtılmasından sorumlu tutulurum. Ama azmetmek böye bişi olsa gerek ki sonunda ben de hem huzur duyar hem de mutlu olurum yiyeceğim bir kase aşureden. EEE bir başka ritüelim daha vardır aşure zamanları ki o kadarcık da kaprisim olsun değil mi ama? Evet efendim her yıl aşurenin yanında dişlerim dökülmesin, ağrımasın diye bir de kendime diş buğdayı yaptırırım:)) Yani buğday aşureliklerden mutlaka fazla tutulur bendenizin diş buğdağı için. Tarçını genel olarak pek sevmesem de tad olarak, buğday, şeker, tarçın ve nardan oluşan bu basit ama muhteşem tatlıyı canım çeker durur çok çocuk üreten bir aile olmadığımızdan.
Sana neler oluyor Fiamma!!! Hızlı verdiğin kiloları hızla alacaksın dediğinizi duyar gibiyim bu kadar tatlı dünyasına el atmışken. YOk yok endişelenmeyin 2 tabak aşure hakkımdan diş buğdayı yüzünden vazgeçecek değilim, bu kere diş buğdayımı tuzlu yapacağım hatta salata olarak faideli bir gıda olarak hayatıma katacağım. Yani buğday yalellimi sizlerle paylaşacağım ki her iki tat da denemeye değer hatta aşure zamanları beklemeden de sık sık çay sofralarına, akşam yemeklerine eşlik edecek yapımı kolay bir tat.

Aşureleri dağıtıp ferahladıktan sonra sıra buğdaya geldiğinde kendimi disipline edip diş buğdayı yapmak yerine salata olarak değerlendirmeyi uygun buldum. Bunun için buğdayı 2 ye bölerek bir kısmını  yoğurt, 2 diş sarımsak, bol dereotu, azcık zeytinyağı, limon, tuz, kırmızı toz biber ve kornişon turşu ile karıştırıp ilk mamamı hazırladım. 

Kalan kısmı içinde ocakta kırmızı biberleri közleyip ufak ufak doğradım, kornişon turşu, dereotu,bol taze soğan, nar, köz kırmızı biber, limon, nar ekşisi, zeytinyağı, tuz ilave ederek hepsini harmanladım ve kısa sürede 2 ayrı lezzetle soframızı sağlıklı bir şekilde şenlendirdim...

Bana da deneyeceklere de afiyet olsun.


EE hani bunun 1., 2. 3. yalelli yazısı bu kadarcık mı  tek bir yazıya mı sığdırdın diye mızmızlanmayın. Bu yalelli tek yazı halinde, habire dizi yazacak değiliz yaaaaa, dağılın güzellikler, dağılın her an vazgeçerim burnunuzdan getirtmeyin bana:))

21 Kasım 2014 Cuma

Ankara, Ankaraaaaaa, Ankaraaaaaa!!




Göbek bağımızı Ankara'ya mı atmışlar bilinmez ama Serpil Aksungur'la gelenekselleştirip  10 Kasım Atamızın Ölüm Gününe denk getirip bu vesile ile Anıtkabir'e de gitmek için yollara düşmeyi adet haline getirdik. Dağ taş gezdik, bu ükede Atasına şükran ve özlem duyan vatandaşlarla Anıtkabir de buluştuk, göbek bağımızın yerini bulamadık ama öyle güzel sevgi bağı kurduğumuz yüreği güzel arkadaşlarımız var ki Ankara'da onlarla buluşmanın heyecanını yaşadık.
Ankara, Ankara güzel Ankara... ( Haaa pek güzel değilsin gerçi betonlaşman ve çarpık yapılaşmanla ama yine de seviyoruz biz seniii bea:)
Döneli neredeyse 2 hafta olmasına rağmen şu satırları yazarken bile yüzümde kocaman bir gülümseme, yüreğimde zamanın bu kadar çabuk geçmesinin azıcık hüznü var. Ne çabuk geçiyor günler...Bazı dostlarımızla görüşemeden, bazıları ile de görüşüp de doyamadan döndük. Sibel'in Hobi Dünyası, Sibel Hoşcan Gönen bizim geleceğimizden haberdar olunca bize öyle güzel bir parti düzenledi ki unutulmaz saatler geçirdik Sibel'in yeni açtığı atölyesinde. Adeta ikinci açılış yaptık tüm güzel dostlarla birlikte Allah yolunu açık kısmetini bol eylesin. 1 Yıl öncesi bir hayaldi bu güzel mekan Sevgili arkadaşımız Sibel ve Sevgili eşi Murat için. Bu hayal öyle git-geller yaşadı ki Serpille ben bu zamanlara da tanıklık ettik. Çok şükür ki aşılmaz sanılan zorluklar aşıldı ve pembe güllerle, özenle donanmış bu güzel atölye açıldı. Sibel herşeyi kendi elleri ile yapmış ve misler gibi bir mekan yaratmış. Sımsıcacık bir ortam, her bir köşesi, her bir köşeye yerleştirilmiş bir minik obje huzur yayıyor içinde bulunanlara. Kendimizi düşündüğümde çat kapı gidemeyeceğimiz yakınlıkta olmadığından şanssız görüyoruz ama Ankara'daki hobicanların içinde keyifli zamanlar geçirecekleri
bir mekanları ve güler yüzlü, sevgi dolu da bir ev sahipleri onları bu mekana bekliyor olacak. EEE tabii bizlerde hiç belli olmaz Sibel'in düzenlediğini duyduğumuz bir workshop, etkinlik gibi bir toplantı olursa yine atlar gideriz:)), Ankara şunun sşurası 3,5 saat. Bazen Istanbul'da ki benim oturduğum yer iyicene sapa herkese 3,5 saatte bir yerlere ulaşamıyoruz şehir içinde... Hem ben bu yol ve yolculuk fobimi yenmişken arayı da fazla uzatmamak lazım değil mi ama?

Blog yazma zevkimi kaçıran en önemli etmenlerden biri bu resimler! İstediğim yere koyamıyorum, yazı içine dağıtamıyorum, yan yatıyor ayağa kaldıramıyorum. İdare edin blogcanlar artık.. Bol bol resim koymak istiyorum özellikle bu yazıma kii dönüp baktıkça bakasım olacak Ankarada geçirdiğim bu güzel günlere...

























Bade ile Busemin isimlikli duvar süslrini Murat kardeşim ve Sibelciğim elleri ile yaptılar, onların ellerine ulaşmadanbu güzel hediyelerin surprizini kaçırmayayım dedim ama yayınla gitsin bee Sibelciğim ben daha gidene kadar bayağı var, hatta karşıma koydum teslim edene kadar seve seve eskiteceğim bile:)) Her birinize bu güzel hediyeleriniz için ayrıca teşekkür ederim. Nalanımın eldivenlerinin resmini dahi çekemedim döner dönmez sitedeki arkadaşlarımın yumuk ellerine verdim ve o gün hava öyle söğuktu ki Ankara tiftiği ile örülen bu eldivenlerin ısıtmasına şaştılar.

Müzeyyenciğim masa bizim evde böyle ters durmuyor orijinalinde ama senin güzel örtün sayesinde takla atıyor adeta, misler gibi de kokuyor üstelik halen kullandıkça seni hatırlayacağım.

Sevgili Bahar, Nalan,Nuray, Sultan,Tülin,Dolunay,Sibel,Serpil,Nimet,Müzeyyen hepinize kocaman teşekkürler bu güzel günleri bize yaşattığınız için:)) Ve görüşemediğimiz güzel dostlar kalbimizde sizlerin sevgisi Istanbul'a döndük ama yine geleceğiz nasılsa ve bu mekanda tekrar buluşmayı nasip etsin Allah bize...

19 Kasım 2014 Çarşamba

Bakar mısınız bu güzel Baykuşlar bana nasıl el sallıyorrrrr?



Evetttt, Baykuşlar bana el sallıyor, hem de iki yumuk el tarafından yapılan ve yapıldıkları güne şahitlik ettiğim yüzümde kocaman gülücükler açtıran Jelardis ve Dinemis kardeşlerin eserleri ile baykuşlar bana el sallıyor işte, daha ne olsun bu güne keyifle devam etmek için...

Jelardis ve Dinemis kardeşler kim mi? 
Bir çoğunuz face den onları ve annelerini daha yakın tanıyorsunuzdur ama blog dünyasında 2009 yılından beri takı tasarımları ile var olan (benim sebepsiz onunsa 2 güzel sebeple blog yazılarını azalttığın gözlediğim blogdaşımız ) şimdilerde 2 güzel kızın eğitimlerine daha fazla zaman ayıran İyi şeyler Güzel Şeyler blog sahibi Mine Alcan Karaçay'ın güzel kızları... Onları takip etmek, etkinliklerini izlemek büyümelerine tanıklık etmek çok güzel bir duygu. Ben Dane'yi Buse'ye, Jane^yi ise Bade'ye benzetiyorum, yaşları da birbirine yakın olunca onların gün boyu annelerinin refakatinde ve yaratıcılığında yaptığı etkinlikleri, iki küçük güzel kızın birbirleri ile iletişimlerini ve çocukluklarını çocuk gibi yaşamalarını keyifle takip ediyorum ve bazen onlarda Bade ile Buseyi bazense Buse ile Bade de onları görüp yaşıyorum.
Çokkk becerikli bu güzel kızlar, annelerine her türlü işte yardımcılar, hamurda açarlar, temizlikte yaparlar, bitkide ekerler, bahçede sularlar. Her gün farklı bir etkinlik, hayvan sevgisi, doğa sevgisi ile bizlerin yüzünde gülücükler açtırıyorlar. Bir ay önce bu iki güzel kızce harika bir etkinliğe daha imza atıp yaptıkları resimlerle evlerinde sergi açıp kendileri gibi çocuklar için satıştan elde ettikleri gelirleri İHH/Çocuk hesabına bağışlatarak başka çocukları da mutlu ettiler yumuşacık kadife kalpleriyle...
Ben de bu vesile ile iki güzel resme sahip oldum ki baktıkça onları hatırlayacağım gülen gözlerle...
Mineciğim kızların ve senin güzel hediyelerinle bu güzel resimler için çok teşekkür ediyorum ve iki güzelliği mis kokulu yanaklarından öpüyorum...


Yazacak çok şey var blog'uma, yine bir yemek yalellisi var ( kii kaçmayın sakın bir yerlere yazacam da yazacam:: ) Ankara  seyahati var, stanbul'daki açılış var ve hepsinden önemlisi gez gör modunda  güzel dostluklarla yaşadığım bir çok anı var, kafamda sıraya dizmekten yazıya geçiremiyorum bir türlü ama bu iki minik el sihirli bir değnek gibi dokundu yüreğime ha gayret Fiamma, ha gayret:))